Burgas Gezilecek Yerler

Karadeniz kıyısında bulunan Burgas; plajları, gölleri, canlı şehir hayatı, müzeleri, gezilecek yerleri ve başta kum heykeli festivali olmak üzere yılın her döneminde düzenlenen şehir etkinlikleriyle Bulgaristan’ın en çok turist çeken şehirlerinden biridir. Bu yazımda Burgas’ta gezilecek yerleri ve şehir tarihiyle ilgili bilgileri bulabilirsiniz.

Giriş

Burgas şehrini ziyaret edene kadar hakkında pek fazla bilgim yoktu. Genel gezi tecrübem itibariyle Karadeniz’e kıyısı olduğu için deniz turizminin kendi çapında gelişmiş olduğu ve pek fazla gezilip görülecek yerinin olmadığını düşünmüştüm. Ta ki turist information’u ziyaret edip şehir haritası alana kadar… Harita üzerinde 68 adet gezilecek yer bulunuyordu. Yine tecrübe itibariyle bunların çoğunun o kadar da önemli olmadığını düşünerek kendi içerisinde eledim. Ancak 68 yeri ne kadar eleyebilirdim ki? 10 – 15?… İşte ben Burgas’ta bu kadar bile gezilecek yerin olmadığını düşünmüştüm. Hele o “Sea Garden” adı verilen park yok muydu… 🙂

Burgas

Burgas, Karadeniz’in güneyinde yer alıyor. Nüfusu 230 bin. Bu da ülkenin en kalabalık 4. şehri yapıyor onu. Sofya başta olmak üzere diğer şehirlerden otobüs ve tren ile ulaşım oldukça kolay. Hatta Türkiye’den otobüs ile Burgas’a gitmek mümkün.

Şehirde hava sıcaklığı ortalaması yazın 26, kışın ise 5 derece. Benim ziyaret ettiğim tarihlerde hava bir hayli sıcak ve nemliydi (Temmuz başı). Ancak şehrin bir tarafında deniz, diğer tarafında ise 3 adet göl (Vaya, Atanaskovsko ve Mandrensko) bulunduğu için rüzgar belli yerlerde oldukça sert esiyor. Özellikle limanın oralarda oldukça üşümüştüm.

Liman demişken, Burgas limanı şehir ekonomisinin en önemli gelir kaynağını oluşturuyor. Zaten ülkenin en büyük limanı burada. Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biri olan Lukoil’in Balkan coğrafyasındaki operasyonları ise Burgas’tan yürütülüyormuş. Deniz turizmi, endüstri ve ticaret alanındaki gelişmişliğinden dolayı Burgas’ta işsizlik ülkenin en düşük oranıymış (%4.3). Ancak bu yanıltmasın. Bulgaristan’ın ekonomisi kötü olduğu için yoksulluk oranı bir hayli fazla…

Tarihi

Şehirde yapılan arkeolojik kazılarda Burgas’ın tarihinin 3000 yıl geriye gittiğinin belirlenmesine rağmen, şehirle ilgili ilk yazılı kaynak 8. yüzyılda Bulgarların Bizans’a karşı yaptığı savaşa ait. Diğer tüm kaynaklar Burgas’a yakın Karnobat, Apollonia (Sozopol), Pomiere ve Nessebar’dan bahsediyor. Yani tam anlamıyla “Burgas”ın tarihi diyebileceğimiz pek birşey yok. Bizans döneminde şehir merkezine 15 kilometre mesafede Aqua Calidae adı verilen bir termal banyo varmış ancak o da Latin istilası sırasında yok edilmiş. Zaten 19. yüzyıla kadar şehirde 3000 kişi yaşarmış. Bir dönem Trabzon’un ardından Karadeniz’in en önemli liman şehri burası olmuş.

Şehrin kaderi 20. yüzyılın başlarından itibaren değişmeye başlamış. Osmanlı döneminden başlayarak Karadeniz’de oldukça fazla önem kazanan Burgas limanı sayesinde şehir zenginleşmeye ve gelişmeye başlamış. Günümüz Burgas’ının tarihi sadece 100 yıl eski. Bu nedenle oldukça iyi düzenlenmiş bir kent planına sahip.

Gezilecek Yerler

Veliko Tarnovo’dan Burgas’a gelmek epey zahmetli olmuştu benim için. Günde tek sefer olan direk treni birkaç dakikayla kaçırmış, bu nedenle 3 aktarma yaparak gelmiştim. Sabah çıktığım yolculuk öğleden sonra bitmesi gerekirken neredeyse akşamı bulmuş, 9 saatim yolda heba olmuştu.

Burgas tren istasyonu ve otobüs terminali şehir merkezinde kalıyor. Veliko Tarnovo, Sofya ve Varna’da bulunan otobüs terminallerini düşününce bunun bir turist için çok büyük bir nimet olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü diğer şehirlerin otobüs terminalinden merkeze yürüyerek gitmek kolay olmamıştı. En yakını Varna’nın merkeze 2 kilometre uzaklığı vardı. 16 kg sırt çantası ile yürüdüğünüzü hayal edin… Çok zor gerçekten.

Şehre gelir gelmez doğruca konakladığım Stasanga Hostel‘e giderek check-in işlemini yaptım ve odaya yerleştim. Ardından yemek için dışarıya çıktım. Yakınlarda bulunan bir restoranda pizza yedikten sonra sahil tarafına indim. Biraz yürüyüşün ardından tekrar hostele dönerek günümü noktaladım. Stasanga Hostel’de rezervasyon yapmak için tıklayınız.

Gezilecek Yerler

Burgas’ta her yer yürüme mesafesinde bulunuyor. Benim şehirde yaptığım ilk iş tourist information’u bularak şehir hakkında bilgi ve kitapçık almak oldu. Şimdi parça parça Burgas’ta gezilecek yerlere bakalım…

The Largo (Alexandrovska)

Alexandrovska, Burgas’ın en popüler, en kalabalık ve en büyük caddesidir. Trafiğe kapalı ve günün her saatinde yoğun olan cadde üzerinde çok sayıda alışveriş mağazası, restoran, fast-food dükkanı ve cafe bulunuyor. Neredeyse baştan sona çektiğim videoyu aşağıdan izleyebilirsiniz.

Şehri ziyaret ettiğim tarihlerde cadde üzerinde çok sayıda dondurmacı ve sokak müzisyenleri vardı. Sanırım burada yapılacak en güzel aktivitelerden birisi dondurma yemek. Öyle meşhur olduğundan falan değil, sıcak hava ve her yerde olduklarından dolayı…

Caddenin tam ortasında bir adet pusula yer alıyor. Burası Burgas’ın sıfır noktası. Şehirdeki tüm mesafeler bu pusula baz alınarak ölçülüyor. Yani “plaj ile şehir merkezi arasında 500 metre var” diyorsak, bu pusuladan itibaren 500 metre var anlamında. Örneklerini birkaç Avrupa şehrinde daha görmüştüm.

Caddenin çok yakınında şehrin koruyucu azizi Aziz Nikolay’a adanmış bir tak bulunuyor. İnanılışa göre bu takın altından geçildiğinde hastalıklarınızdan kurtulacak ve Aziz Nikolay tarafından pozitif enerji ve güç ile doldurulacakmışsınız. İlginç.

Alexandrovska Caddesi, Troykata Meydanı ile son buluyor. Bu meydan 19. yüzyıl sonlarında planlanarak uzun yıllar pazar yeri olarak kullanılmış. 1934 yılında, 3 aydınlatma direği dikilerek meydana “Troykata (Troika)” adı verilmiş. Troika kelimesi “3 atın çektiği araba (üçlü ittifak)” anlamına anlamına gelir ve özellikle siyaset, spor, müzik vb. alanlarda kullanılır. “Mazhar – Fuat – Özkan”, “Metin – Ali – Feyyaz” gibi. Bu meydan da adını 3 aydınlatma direğinden almış. Günümüzde burada pek çok şehir etkinliğı (festival, konser, fuar) yapılıyor.

Meydanın tam ortasında 18 metre yüksekliğinde “Sovyet Askeri” heykeli bulunuyor. İsim olarak “Alyosha” adı verilen heykel, II. Dünya Savaşı sırasında Burgas’a yardıma gelen Sovyet Ordusu onuruna yapılmış. 1953 yılında dikilen heykelin alt kısmında “şehre gelen orduyu halkın sevgiyle karşılaması” temalı bir kesit anlatılıyor. Ancak kimi Burgas’lı bu heykel için “Geçmişini Unutma” diyor. Kimisi ise “Geçmişini Unut” diyerek yıkılmasını istiyor.

1993 yılında Bulgaristan – Rusya arasında yapılan anlaşmaya göre bu dahil tüm Bulgaristan’da yer alan sovyet anıtları koruma altına alınmış. Yani şehir sakinleri isteseler bile yıkmak kolay kolay mümkün gözükmüyor.

Bölgesel Tarih Müzeleri

Burgas’ta 4 adet “Bölgesel Tarih Müzeleri” adı verilen müze bulunuyor. Hepsi şehir merkezinde kalıyor ve birbirlerine 5 dakika yürüme mesafesindeler. Ortak özellikleri 1800’lerin sonlarında inşaa edilen tarihi evlerde bulunuyor olmaları. Son 10 yılda Burgas’ta müzecilik alanında çok önemli çalışmalar yapılarak geniş koleksiyonlara ulaşılmış.

Müzelere giriş fiyatı her biri için ayrı ayrı yetişkin 5, öğrenci 2 Leva. Hepsini birden gezmek isterseniz fiyatı 10 Leva. Ancak fotoğraf çekmek için ayrı ücret ödemek gerekiyor (3 leva). Tabi siz bilet alırken fotoğraf işini hiç karıştırmayın, görevli sizi fotoğraf çekerken görür ve uyarırsa “bilmiyordum” diyerek gidip biletinizi alırsınız. Ben hiç para ödemedim, kimse de uyarmadı 😀 Şimdi müzelere bakalım:

1- Ethnographic Museum

Etnografya Müzesi İstanbul’da bulunan bir evden esinlenerek 1873 yılında inşaa edilen binada bulunuyor.

Müze içerisinde 19. yüzyıl’da Burgas ve çevresindeki köylerde yaşayan insanların gündelik ve çeşitli etkinliklerde (düğün, folklör vb.) giydikleri kıyafetler ve kullandıkları eşyalar sergileniyor. Bazıları replika, bazıları gerçek.

2- Archaeological Museum

Burgas Arkeoloji Müzesi, 1894 yılında batı neoklasik tarzda inşaa edilmiş ve uzun süre kız lisesi olarak kullanılmış bir binada bulunuyor.

4 bölümden oluşan müzenin girişinde tarih öncesi çağ ve antik dönemlerde Burgas körfezinden çıkarılan eserler, ikinci bölümde Trak ve Yunan kavimlerden kalan eserler, üçüncü bölümde Roma dönemi, 4. bölümde ise muhteşem hazine bölümü yer alıyor.

Müze çok güzel düzenlenmiş. Özellikle fotoğraf çekebilmek için ışık harika. Eser açıklamalarının ve çağlarla ilgili detaylı bilgilerin hepsi %100 İngilizce’ye çevrilmiş. Müze gezmeyi seven biri olarak burası yabancı turistler için kusursuz bir müze olmuş bana sorarsanız.

3- Historical Museum

1901 yılından kalma bir binada hizmet veren Tarih Müzesi, içerisinde ikona, ulusal canlanış ve bağımsız koleksiyonların sergilendiği 3 katlı bir müze.

Arkeoloji Müzesi’nde yer alan eserler Osmanlı’nın şehri fethine kadar olan süreci, tarih müzesi ise Osmanlı ve sonrasını konu alıyor. Giriş katında şehrin diğer 3 müzesinin karışımı eserler (etnografya, arkeoloji, doğal tarih), zemin katında ikonalar ve el yazması kitaplar, 3. katında 18-19. yüzyıl Avrupa’sında yapılan sanatsal eserler (kristal, porselen ve bronz sanatsal eserleri) sergileniyor. Ziyaretim sırasında 2. ve 3. kat tadilatta olduğu için kapalıydı. Hatta müze girişi yine restorasyondan dolayı başka bir kapıdan yapılıyordu. Özellikle Osmanlı’dan kalma silah, doküman ve paraları görmek için ziyaret edilebilir.

4- Natural History Museum

Doğal Tarih Müzesi ziyaretim sırasında kapalıydı. Adından da anlaşılacağı gibi içerisinde bitki ve hayvan fosilleri ile birlikte mineral, kayaç vb. gibi insan ürünü olmayan doğal eserler sergileniyor.

Saints Cyril and Methodius Cathedral Church

Burgas Şehir merkezinde gezilecek son yer 1907 yılında tamamlanarak ibadete açılan bu kilise. Adını aziz kardeşler olan Kiril ve Metodius’tan alan kilise; 3 nefli bir bazilika görünümünde olup, içerisi 5 mermer sütun ile bölünür. Vitray pencereleri Bulgar artist Gyudzhenkov tarafından boyanmıştır. Kendisi ayrıca Sofya’da bulunan ve ülkenin en popüler kilisesi olan “Alexander Nevski” kilisesinin de pencerelerini boyamıştır.

Sea Garden

Şehir merkezinin ardından şimdi sırada Burgas’ta gezilecek yerler arasında #1 numara olan meşhur “Sea Garden” var. Burası en basit tabirle 800 bin metrekare gibi oldukça geniş bir alanı kaplayan ve denize paralel şekilde kurulmuş bir park.

Türkçesi ile “sahil bahçesi” diyebileceğimiz bu yere “park” demek çok basit kaçıyor aslında. 1910 yılında planlanmış ve günümüze kadar yavaş yavaş genişletilen park içerisinde çok sayıda egzotik bitki, ağaç, spor aleti, ülkenin kahramanlarını onurlandırmak için yapılmış heykel, çeşme, anıt, cafe ve restoran bulunuyor. Yani burası bir parktan öte adeta bir yaşam alanı, şehir içerisinde başka bir şehir. İnsan buraya her gün gelse hiç sıkılmaz 😀

Parkta yapılacak en güzel aktivite yürüyüş yapmak veya bir banka oturup dinlenmek bence. Ben kulaklığımı takarak parkın başından sonuna kadar fotoğraf çekmeyi çok düşünmeden yavaş yavaş yürümüştüm. Arada banklara oturarak dinlendim ve insanlar ne yapıyor diye izledim…

Sand Sculptures

Sea Garden’ın sonunda kumdan yapılmış heykellerin sergilendiği bir alan bulunuyor. Bu heykeller her yıl yaz ayında düzenlenen ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen “kum heykeli ustaları” tarafından yapılan “Sandfest Burgas” etkinliği sırasında yapılıyor. Festivalin ardından yaz boyunca sergilenmeye devam ediyorlar.

Festival 2008 yılından beri düzenleniyor. Her yıl farklı bir tema belirleniyor ve 2500 ton üzerinde kum kullanılarak ustalar bu heykelleri yapılıyorlar. Benim ziyaretim sırasında tema olarak “safari” belirlenmiş ve Einstein, King-Kong, deniz kızı, şato vb. pek çok heykel yapılmıştı. Daha önce internette kumdan yapılmış heykellere çok fazla denk gelmiş ancak canlı canlı ilk defa burada görmüştüm. Gerçekten muazzam bir sanat… Hatta ek bilgi olarak bu sanat ilk olarak Antik Mısır’da başlamış…

Kum heykelleri alanına giriş 3.50 Leva.

Burgas Beach

Son olarak Burgas’ın turizm olarak en popüler olan yerine, plajına geldik. Burgas’ta 6 adet plaj bulunuyor. Bunlardan en kalabalık ve popüler olanı şehir merkezine yakınlığı ve Sea Garden’ın aşağısında yer alması nedeniyle merkez plajı… 2 kilometre uzunluğunda ve yer yer 30 metre genişliğindeki plajda; duş, soyunma kabinleri, şemsiye ve şezlong imkanı bulunuyor. Üstelik hepsi ücretsiz. Can kurtaranlar ise gün boyu görev yapıyorlar. Ben pek yüzmeyi seven biri değilim. Bu nedenle etrafında yürümekle yetindim. Ama velev ki yüzmeyi seviyorum, sonuçta burası Karadeniz yahu. Oldukça dalgalı ve çirkin. Bizim Ege – Akdeniz çok daha güzel 😀

The Pier

Burgas İskelesi, merkez plajı üzerinde bulunan ve 1936 yılında yapılarak 1980’de yenilenen bir iskele. Çok basit gibi duran ve en azından gezilecek yer olarak gözükmeyen bu iskelenin şehir halkı için önemi oldukça büyük. Burgaslılar “Haydi biraz yürüyelim” dediklerinde nereden başlarlarsa başlasınlar o yürüyüş mutlaka bu iskelede son bulurmuş. 300 metre uzunluğundaki iskelede ayrıca her yıl Aziz Jordan (6 Ocak) ve Aziz Nikolay’ı (6 Aralık) anma etkinlikleri düzenlenirmiş. Jordan gününde gelenek olarak bir piskopos iskeleye çıkarak denize bir haç fırlatır, dalgıçlar ise soyunarak eksi derecelerdeki denize dalıp haçı bulmaya çalışırlarmış. İlk bulanın yıl boyunca sağlık ve refaha kavuşacağına inanılırmış (para falan verselermiş bari :D). Nikolay gününde ise denizciler sabahın erken saatlerinde yelkenlerini açarak denize çelenk bırakırlarmış. Turist kitapçığında bu iskele için “Burgas’a gelip iskeleyi görmemek, Roma’ya gidip papayı görmemeye benzer” yazıyordu. Valla ben 2 kere Roma‘ya gittim ve ikisinde de papayı görmedim. Sorun bende mi bilemedim 😀

---

Diğer

Burgas şehir merkezinde gezilecek yerler genel olarak bu şekilde. Elbette ben şehir haritasında işaretli her yeri gezmedim. Bunlar ilginç bulduklarım ve şehirde ortalama bir – bir buçuk gün içerisinde gezilecek yerler. Fazladan bir günde şehre ortalama yarım saat mesafede bulunan Anastasia adası gezilebilir. Ancak gezilip görülecek sadece manastır ve birkaç kalıntı var. Aynı zamanda restoran ve cafeler mevcut. Adaya limandan kalkan turist tekneleriyle gidiliyor. Karadeniz’de bulunan nadir adalardan bir tanesi. Ayrıca yine Burgas şehrine oldukça yakın ve gün içerisinde çok sayıda otobüs bulabileceğiniz tarihi Pomiere ve Nessebar şehirlerine gidebilirsiniz. Buralar adaya göre daha fazla gezilecek yer sunan şehirler. Eğer aracınız varsa şehir merkezindeki plaj yerine kilometrelerce uzunlukta Sunny Beach‘e gidebilirsiniz.

Şimdiden herkese iyi seyahatler 🙂