Gjirokaster Gezi Rehberi

Gjirokaster (okunuşu Cirokaster şeklinde), Arnavutluk’ta bulunan ve UNESCO kültür mirası listesinde yer alan bir Osmanlı şehridir. Yaklaşık 30 bin kişinin yaşadığı bu küçük şehir “Eski” ve “Yeni” şehir olarak ikiye ayrılır. Osmanlı mimarisinin hakim olduğu Gjirokaster, yine Arnavutluk’ta bulunan başka bir Osmanlı şehri Berat‘tan farklı olarak taştan yapılmış çatılarıyla öne çıkar. Aynı zamanda Balkanlarda yer alan en büyük ikinci kale ise yine Gjirokaster’de yer alır. Bu gezi yazımda şehirle ilgili bilgileri bulabilirsiniz.

Makedonya - Arnavutluk Sınırı

Balkanlar seyahatim öncesinde Arnavutluk’ta ne yapsam diye araştırırken fotoğraflarına bakarak bana enteresan gelen Gjirokaster şehrini gezmek istedim. Ancak Ohrid (Makedonya)’dan buraya gelmek sandığım kadar kolay olmadı. Sabah 08:20’de Ohrid otobüs durağından otobüse binerek Arnavutluk sınırına (Pogradec) geldim. Buradan yürüyerek sınırı geçtim.

Arnavutluk’a giriş yaptıktan sonra önümde Pogradec şehrine 5km mesafe vardı. Benim için yürümek mesele değil, severimde yürümeyi ancak yürürken öyle bir rüzgar yedim ki, hemen başım ağrımaya başladı. Pogradec’e yürüdükten sonra önüme çıkan kişilere otobüs terminalini sordum. Yerel halktan birisi önümüzden geçen bir dolmuşu durdurdu ve bununla “Korce” şehrine git dedi. Oradan Gjirokaster’e otobüs bulabilirmişim. Yaklaşık 1 saatlik yolculuktan sonra Korce şehrine ulaştım ancak buradan Gjirokaster’e günde iki otobüs olduğunu söylediler. Beklemek istemezsen “Permet” şehrine giderek buradan otobüs bulabileceğimi söylediler. Ben de Permet’e giden ilk otobüse bindim ve bir süre bekledikten sonra yola çıktık…

Ne yazıkki Arnavutluk’taki ilk saatlerim oldukça kötü geçiyordu. Çünkü Korce-Permet arasındaki yol hayatımda yaptığım en kötü yolculuktu. Yani yol o kadar bozuktu ki, anlatılmaz yaşanır adeta. Hani bol bol çukuru olan, asfalttan bozma ve yamanmış bir köy yolu düşünün ve bu yoldan 130 kilometre gittiğinizi… Zaten ağrıyan başım hoplaya zıplaya yolculuk yaptığımız için iyice ağrımaya başladı ve 130 kilometrelik yol tam olarak 4 saat sürdü.

Kötü bir yolculuk sonucu Permet’e ulaştım ve hemen orada Gjirokaster otobüslerini sordum. Ancak bana sabah 6, 7, 8 ve 9’da var dediler… Artık yapacak bir şeyim yoktu ve mecburen bir gece Permet’te kaldım.

Permet şehir meydanı ve kaldığım otel (sağdaki hotel permeti)

Ertesi gün ise sabah 8 dolmuşuna binerek Gjirokaster’e geldim. Eğer dolmuşla buraya gelirseniz ilk işiniz oradakilere sonraki gün gideceğiniz şehrin dolmuş saatlerini sormak olsun. Yoksa benim yaşadığım gibi epey sorun yaşayabilirsiniz. Neyse, daha önce şehri az çok araştırmış ve otel / guest house’ların Gjirokaster Kalesi‘nin civarda olduğunu öğrenmiştim. Dolmuştan indiğim yerde kale zaten gözüküyordu. 2 kilometrelik zorlu bir yokuş çıktıktan sonra “Sopoti Hotel“i gözüme kestirdim. 1000 Leke (7.50 Euro / 22.50 TL) ödeyerek odama yerleştim. Ancak buraya gelirseniz, bu otelde kalmanızı tavsiye etmem. Yazımın devamında bu konuda tavsiyemi bulabilirsiniz.

Otele yerleştikten ve bir süre dinlendikten sonra sıra Gjirokaster’i keşfetmeye geldi…

Gjirokaster Hakkında

Geleneksel Osmanlı Evleri ve çatıları

Gjirokaster, girişte de belirttiğim gibi Eski ve Yeni şehir olarak ikiye ayrılıyor. UNESCO tarafından koruma altına alınan bölge yani old town Eski Şehir’de kalıyor. Bu bölgede taştan yapılmış çatılarıyla gerçekten görülmeye değecek Osmanlı evleri, hediyelik eşya dükkanları, restoranlar ve balkanların en büyük ikinci kalesi yer alıyor. Şehrin lakabı ise evlerin çatılarından dolayı “Taş Şehri” olarak geçiyor.

Taş çatılar ve Gjere Tepesi

Gjirokaster şehri 1417 yılında Osmanlı Devleti tarafından fethedilmiş ve devamındaki 5 yüzyıl Osmanlı egemenliğinde kalmış. 1670 yılında Evliya Çelebi bu şehri ziyaret etmiş ve seyahatnamesinde yazdığına göre buradaki kale içerisinde 200 ev, kale dışında ise 2000 ev, 8 cami, 3 kilise, 280 dükkan, 5 çeşme ve 5 mağara bulunuyormuş. Evlerin yaklaşık 200’ünde ise hristiyanlar yaşıyormuş.

Öyle zannediyorumki 5 yüzyıllık Osmanlı egemenliği altında herşey yolundaymış. Çünkü Osmanlı’dan sonra şehrin kaderi pek çok kez değişmiş.

  • 1913Balkan Savaşları Sırasında Yunan Ordusu tarafından fethedilmiş.
  • 1914Çıkan iç isyan sonucunda Gjirokaster, Saranda ve Korçe’yi içine alan “kısa süreli” bir cumhuriyet kurulmuş.
  • 1914 – 1918Birinci Dünya Savaşı sırasında şehir tekrar Yunanlılar tarafından işgal edilmiş.
  • 1919Arnavutluk’a katılmış.
  • 19412. Dünya Savaşı sırasında İtalyanlar tarafından fethedilmiş.
  • 1942Almanlar boş durmamış, bu sefer onlar fethetmiş.
  • 1944Tekrar Arnavutluk’a katılmış.

Devam eden yıllarda ise komunist rejime girerek pek çok acı çekmiş (iç isyanlar, ekonomik krizler vs). Bu dönemde şehirde Osmanlı’dan kalan pek çok şey yıkılmış. Aynı zamanda Arnavut komunist lider Enver Hoca ise burada doğmuş ve doğduğu ev bugün müze olarak kullanılıyor.

Gezilecek Yerler

Şehirle ilgili epey detaylı bilgi verdikten sonra gelelim gezilecek yerlere…

Kale, Saat Kulesi, geleneksel dans şenliklerinin yapıldığı meydan ve Gjere Dağı

Şehirde gezilecek ilk yer tabiki balkanlardaki en büyük ikinci kale olan Gjirokaster Kalesi. Roma İmparatorluğu döneminde etrafı surlarla çevrilmiş, Osmanlı döneminde de kullanılmış ve 1811 yılında Ali Paşa tarafından genişletilmiş. 1900’lerde ise mahkumların tutulduğu zindana çevrilmiş.

Gjirokaster Kalesi ve toplar

Kaleye giriş fiyatı 200 Leke (1.40 Euro / 4.20 TL) ve içeri girdikten sonra bizi ilk karşılayan şey 2. Dünya Savaşı sırasında İtalyan ve Almanların kullandıkları toplar. Kalede bunun dışında Bektaşi Türbesi, 2 adet müze, savaş sırasında bozulmuş bir Amerikan uçağı ve saat kulesi bulunuyor.

Bektaşi Türbesi
Amerikan Savaş Uçağı

Ve tabiki en iyi şehir manzarasını kalenin sunduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Gjirokaster ve Osmanlı Evleri

Kalede yaklaşık iki saat vakit geçirdikten sonra şehir merkezine inerek old town bölgesini gezdim. Burada hediyelik eşya dükkanları başta olmak üzere pek çok cafe ve restoran bulunuyor. Cafelerde Türk kahvesi içmek yapılabilecek en iyi aktivitelerden birisi. Fiyatları çoğu yerde 50 lek (1 TL). Ayrıca sonradan gezdiğim Arnavutluk’un diğer şehirlerinde gördüm ki, bu ülkede gerçekten çok güzel Türk Kahvesi yapıyorlar 🙂

Old Town

Old Town bölgesini gezmeye devam edip fotoğraf çekerken şehir insanının sıcaklığı epey dikkatimi çekti. Herkes “hello” ya da “hi” diyor ya da nereli olduğumu soruyorlar. Türküm diyince “merhaba” diye karşılık veriyorlar. Buralarda Türk dizileri epey popülermiş ve şehirde yaşayanlar pek çok Türkçe kelime öğrenmişler 🙂 Selam verme işini bir şey satmak ya da kötü amaçla değil, gerçekten turistleri sevdikleri için yapıyorlar. Şehri sevdin mi, kaleye çıktın mı diye soruyorlar. Aynı zamanda burada her hediyelik eşya dükkanı adeta birer tourist information! İstediğiniz dükkana giderek şehir hakkında detaylı bilgi almak mümkün.

Şehir merkezini gezip fotoğraf çekmeye devam ederken uzaklardan birisi bana el salladı. İlk başta başka birine el sallıyordur diye önemsemedim ancak birkaç defa sallamaya devam etti. Sonra bende karşılık verdim ve bana gel gel işareti yaptı. Merak edip yukarıya doğru çıktım ve el sallayan kişi de benim önüme, beni karşılamaya geldi. Ardından beni evine davet etti ve kabul ettim. Sonrasında “Do you want to Turkish Coffee? (Türk Kahvesi ister misin?)” diye sordu. Evet diyerek yanıt verdim ve daha ne olduğunu anlamadan önüme Türk kahvesi geldi ve başladık konuşmaya…

Hacı Kotoni - Vita Kotoni

Kotoni Ailesi (Hacı ve Vita) bu evde yaşıyorlar. Evleri aynı zamanda UNESCO koruma listesinde ve 1992 yılından beri burada yaşayıp, guest house işletiyorlarmış. Vita ile özellikle Muhteşem Yüzyıl dizisi hakkında epey konuştuk. İstanbul’a gelip, Topkapı Sarayını görmeyi çok istiyorlarmış ve ilk tatillerinde geleceklermiş 🙂 Beraber kahvelerimizi içerken Arnavutluk ile ilgili kendilerinden çok güzel tavsiyeler aldım ve nereyi nasıl gezmem konusunu kafamda iyice netleştirdim. Ardından kendilerine çok çok teşekkür ederek fotoğraflarını çekip, onlara mail attım. Gerçekten ben hayatımda böylesini görmemiştim 🙂

Kısaca eğer bu şehre gelirseniz mutlaka onların guest houselarında kalmanızı tavsiye ediyorum (Kotoni Guest House). Old Town’a geldikten sonra kime sorarsanız göstereceklerdir.

Gjirokaster Camii (1857)

Old town bölgesinde aynı zamanda şehirdeki en eski cami bulunuyor. Önceden pek çok cami varmış ancak komunist rejim döneminde hepsi yıkılmış. Burası ise yine bu dönemde sirk eğitim yerine dönüştürülmüş(!) ve 1990 yılında, komunist rejimden sonra tekrar ibadete açılmış.

Ben

Gjirokaster’de gezdiğim yerler bu kadardı. Eğer siz de bu şehre seyahat eder ve fazladan zamanınız olursa tabelaları takip ederek Cabej, Kadare, Topulli, Skenduli evlerini ziyaret edebilirsiniz. En çok ziyaret edilen ise “Zekate Evi“. Buralar eski Osmanlı evlerinin en güzel örnekleri. Aynı zamanda şehirde Etnografya müzesi ve Arnavut komunist lider Enver Hoca’nın doğduğu evi (bugün müze olarak kullanılıyor) ziyaret edebilirsiniz.

Şimdiden herkese iyi yolculuklar..

Yorum Yaz

Yorumlar

İSMAİL
01 Eylül 2016

BİR TEŞEKKÜR 🙂