Şu yazıyı okuyorsun: Sinaia Gezilecek Yerler
Romanya 06 Aralık 2017

Sinaia Gezilecek Yerler

Tren ile Transilvanya turumun ilk durağı Romanya’nın Sinaia şehriydi. “Kartpatların İncisi” lakaplı şehir; görkemli dağ manzarası, muhteşem şehir mimarisi, kayak merkezleri ve dünyaca ünlü Peleş Şatosu ile her yıl milyonlarca turist tarafından ziyaret edilmektedir. Bu yazımda beklentilerimin oldukça üzerinde çıkan Sinaia’da gezilecek yerler ve Peleş Şatosu ile ilgili bilgileri bulabilirsiniz.

Giriş

Peleş Şatosu yakınlarında fotoğraflarını çekmemi isteyen Romenler :)
Peleş Şatosu yakınlarında fotoğraflarını çekmemi isteyen Romenler 🙂

Daha önce yaptığım Romanya seyahatimde Sinaia şehrini pek önemsememiştim. Tren ile bu şehirden geçmiş, ancak belki ileride Peleş Şatosu için tekrar gelirim demiştim. Öyle de oldu ve ilk seyahatimden 3 yıl sonra tekrar Transilvanya’ya gelerek, bu sefer Sinaia dahil tüm Transilvanya bölgesindeki popüler şehirleri gezme fırsatım oldu.

Sinaia

Sinaia şehri başkent Bükreş’e 122 km uzaklıkta olup, tren ile ortalama 1 buçuk saatte ulaşılmaktadır. Braşov ise tren ile 1 saat mesafede yer almaktadır. Ben Braşov’dan tren ile sabahın erken saatlerinde geldim. Yolculuk öncesinde “acaba gitmeye değer mi?” şeklinde kafamda soru işaretleri vardı ancak buraya geldikten sonra etraftaki turistleri görerek Sinaia şehrini çok hafife aldığımı anladım.

Peleş Şatosu'nda turist kalabalığı
Peleş Şatosu'nda turist kalabalığı

Bu foto bilet sırasını değil, bileti aldıktan sonra içeriye girebilmek için bekleyenleri gösteriyor. Bilet kuyruğunun sırası ayrı bir yerde 🙂 Kalabalığı artık siz hayal edin…

Tarihi

Sinaia şehri, 1690 yılında Mihail Cantacuzino isimli bir prens/aristokrat tarafından kurulmuş. Kendisi Mısır yolculuğu sırasında dinler tarihinde oldukça önemli bir yeri olan Mısır’ın Sina Dağı‘ndan (Mount Sinai) çok etkilenmiş ve ülkesine döndüğünde buraya bir adet manastır yaptırmış. Adına ise “Sinaia Manastırı” demiş.

Aradan yıllar geçmiş… 1861 yılında Eflak ve Boğdan birleşerek Romanya olmuş, 1877 Berlin Anlaşması sonrasında Romanya Osmanlı’dan tamamen koparak bağımsız bir ülke haline gelmiş. İlk Romanya Kralı olan I. Karl, Sinaia Manastırı’ı ziyarete gelerek bu bölgenin doğasını çok beğenmiş ve kendisi için yazlık saray yaptırmak istemiş. Kısa süre içerisinde muhteşem bir saray yapılmış, ardından zengin Romenler bu bölgeye gelerek kendilerine yazlık villalar yaptırmaya başlamışlar. 19. yüzyıl sonlarında burası resmen bir köy olarak anılmaya başlanmış. Ancak köy denilmesine bakmayın, burası yalnızca zenginler tarafından yaptırılan villalarla dolu bir köymüş. Yeni yapılaşmaların ardından şehre restoran, otel, cafe vb. açılarak günümüz Sinaia şehrini oluşturmuş. Yani burası diğer Transilvanya şehirleri gibi tarihi Orta Çağlara dayanan bir şehir değil…

Sinaia Gezilecek Yerler

Sinaia şehri turistik olarak her ne kadar Peleş Şatosu ile ünlenmiş olsa da, gezilecek epey yeri bulunuyor. Şehri yürüyerek gezmek mümkün ancak sürekli yukarıya doğru çıkılması gerektiği için bir hayli yorucu olabiliyor.

Gelelim gezilecek yerlere… İlk yerimiz 1913 yılında yalnızca kraliyet ailesi ve onların misafirleri tarafından kullanıma sunulan tren istasyonu. Günümüzde herkes tarafından kullanılabilen istasyon, eskiden yalnızca krallar ve yabancı devlet adamlarının kullanabileceği bir istasyonmuş. Son kraliyet seferi 3 Ocak 1948 yılında gerçekleşmiş. Ardından bir süre farklı amaçlar için kullanıldıktan sonra (dans merkezi, bar, disko vb), 1965 yılında halka açılmış. Günümüzde binanın yan tarafında küçük bir müze bulunuyor. Burada minyatür trenler ve açık bölümünde kraliyet treni ve arabası sergileniyor. Ben ziyaret etmedim 🙂

Sinaia
Sinaia

Braşov’da konakladığım hostelde Sinaia şehriyle ilgili birkaç tavsiye almıştım. Bunlardan ilki “tren istasyonunun orada bulunan taksileri kullanma” oldu. Romen taksiciler yolları uzatarak epey fazla para alıyorlarmış. Eğer illa kullanacaksan biraz yürü, ondan sonra bin demişlerdi. Fotoğrafta gözüken merdivenler çıkılıp sola dönüldüğünde şehri ana caddesine ulaşılıyor.

Sinaia Şehir Merkezi
Sinaia Şehir Merkezi

Bulevardul Carol I, Sinaia’nın merkezi durumunda. Oldukça uzun olan caddenin üzerinde restoran, cafe, otel vb. şeyler yer alıyor.

Otobüs
Otobüs

Sinaia oldukça yokuşlu bir şehir. Merkezinden yukarılara doğru yürümek pek çok kişi için zor olacağı için büyük otobüsler şehrin belirli turistik noktalarına gidiyorlar. Fotoğrafta gözüken otobüs bunlardan birisi. Ancak çok fazla detayını bilmiyorum maalesef. Fiyatı 5 Lei diye hatırlıyorum. Alternatif olarak turist trenleri var. Onun fiyatı 10 Lei.

Sinaia Monastery

Sinaia Manastırı - Eski Kilise
Sinaia Manastırı - Eski Kilise

Sinaia’da gezilecek ilk yer şehre adını veren Sinaia Manastırı. Burası merkeze 10 dakikalık yürüme mesafesinde yer alıyor (ancak yürüyeceğiniz yolu biliyorsanız :))…

Sinaia Manastırı - Eski Kilise
Sinaia Manastırı - Eski Kilise

Manastır “Eski Kilise” ve “Büyük Kilise” olarak ikiye ayrılıyor. Eski Kilise, şehir tarihinde belirttiğim gibi 1690 yılında yapılıyor. Prens Mihail Cantacuzino, Mısır’ın Sina Dağı’nında bulunan Azize Katerina Manastırı‘nı ziyaret ettikten sonra buradan çok etkileniyor ve ülkesine döndüğünde benzer bir manastır yaptırmak istiyor. Ülkenin iki önemli şehri Braşov ve Bükreş arasında ibadet edilecek bir yerin olmasını istediği için konum olarak burayı seçiyor.

Eski Kilise - Bizans tarzı freskler
Eski Kilise - Bizans tarzı freskler

Kilise 12 Havari’ye ithafen yapılarak, yalnızca 12 rahibin yaşayacağı bir kilise olarak inşaa ediliyor. Yapımından 100 yıl sonra, 1791 Avusturya-Rus-Osmanlı savaşında manastırda yaşayan rahipler değerli eşyaları kilise içerisinde saklıyorlar ancak Osmanlı ordusu kiliseyi yakarak içeride yaşayan tüm rahipleri öldürüyor (en azından Romen tarihinde geçen bilgi bu şekilde).

Sinaia Manastırı - Eski Kilise
Sinaia Manastırı - Eski Kilise

Bu olayın ardından manastır uzun bir süre kapalı kalıyor. 1795 yılında restore edilerek ibadete devam ediliyor. Günümüzde hala ibadete açık.

Büyük Kilise
Büyük Kilise

Manastırın diğer bir yapısı olan Büyük Kilise, Eski Kilise’nin yetmemesi neticesinde 1846 yılında inşaa edilmiş (70 rahip yaşamaya başlamış çünkü).

Büyük Kilise
Büyük Kilise

Kilise’ye I. Karl’ın desteğiyle 1951 yılında elektrik ve doğal gaz getirilmiş. Bu özelliğiyle Romanya’nın ilk elektrik bağlatılan kilisesiymiş.

Manastıra giriş ücretsiz. İçerisinde değerli eşyaların sergilendiği küçük bir müze bulunuyor. Oraya girişi 5 Lei.

Peles Castle

Peleş Şatosu
Peleş Şatosu

Ve geldik “şatolar ülkesi” Romanya’nın en popüler şatosu olan Peleş‘e… Osmanlı’nın ardından Romanya’nın başına geçen I. Karl, bir gün Sinaia Manastırını ziyaret ettiği sırada bölgenin doğasından oldukça etkilenerek, hem güç gösterisi hem de -kısmi- ihtiyaçtan dolayı kendisi için burada bir şato yaptırmak istemiş. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden mimarlar ve tasarımcılar projelerini çizerek krala iletmişler ancak kral özel ve benzersiz bir proje istediği için hepsini reddetmiş. Kendisinin askeri geçmişi olduğundan dolayı bunu yansıtacak bir şey, karısı ise müzik, sanat ve edebiyata ilgi duyduğu için daha artistik bir şato yapılmasını istemiş.

Peleş Şatosu
Peleş Şatosu

Yıllar süren çalışmaların ardından Alman mimar Johannes Schultz proje yarışmasını kazanmış ve Romen Mimar Carol Benesch‘ın liderliğinde şatonun yapımına başlanmış. Alman Neo-Rönesans mimarisinde 1873 yılında başlanan çalışmalar, 1914 yılında (kralın öldüğü tarihte) tamamlanabilmiş. Ancak kraliyet ailesi burayı 1883 yılından itibaren yaz aylarında kullanmaya başlamışlar. Kralın özel ilgisinden dolayı şatoda sürekli değişim ve geliştirmeler yapılarak, kral için ömür boyu düzenlenecek bir proje olmuş.

Peleş Şatosu
Peleş Şatosu

Şatonun kullanılmaya başlanmasının ardından bu dönemlerde Avrupa’nın en iyi şatosu, hatta en iyi imkanlarına ait binasıymış. Kendisine ait elektrik ve güç ünitesi, merkezi ısıtma sistemi ve asansörü mevcutmuş. Tiyatro salonu, konser salonu ve 7 terası dahil farklı tarzlarda 160 odası bulunurmuş. Kendi döneminde fazlasıyla lüks olduğu için, Romen kraliyet ailesi yılın 6 ayını bu şatoda geçirirlermiş. Son olarak 1948 yılında kraliyet ailesi tarafından kullanıldıktan sonra (son kraliyet ailesini taşıyan treni hatırlayın), şato uzun süre kapalı kalmış. 1989 yılından günümüze müze olarak kullanılıyor. Dışarısından çektiğim videoyu aşağıda izleyebilirsiniz.

Ben şatoya Pazartesi günü gitmiştim ancak o gün kapalı olduğunu hesap edemedim (genelde dünyadaki tüm müzeler Pazartesileri kapalıdır). Fakat videodan görebileceğiniz gibi kapalı olduğu halde pek çok insan bilerek veya bilmeyerek buraya gelmiş. Ertesi günü tekrar gelerek bu sefer içeriyi gezdim.

Peleş Şatosu
Peleş Şatosu

Önce ziyaretle ilgili biraz bilgi vereyim. Şatonun çevresinde çok fazla fotoğraf çekeceğinizi + bilet kuyruğunda sıra bekleyeceğinizi unutmayın. Ben 25dk bilet sırası + 45dk içeriye girmek için sıra beklemiştim. Bunlar değişken olacağı için kısa sürekli plan yapılmamasını öneririm. Bilet fiyatı yetişkinler için 30 Lei, öğrenciler için 7.5 Lei. Ayrıca içeride fotoğraf çekmek için ek ücret ödemek gerekiyor (Romanya’da tüm müzeler bu şekilde neredeyse). Onun fiyatı ise 25 Lei diye hatırlıyorum. Mutlaka almanızı öneririm (gizlice foto çekmek pek mümkün değil).

Bileti aldıktan sonra ister İngilizce, isterseniz Romen rehber kapısında sıraya girebilirsiniz (tabelalara bakarak anlayabilirsiniz). Ben Romen tarafında sıraya girmiştim. Yaklaşık 40-45 dakika da orada sıra bekledim. İçerisi bireysel değil, rehberler eşliğinde geziliyor. Çok fazla ziyaretçi olduğu ve odaların fazla büyük olmamasından dolayı sistemli şekilde geziliyor. Grup olarak bir odaya gidiyorsunuz, rehber orayı anlatıyor, ardından başka bir odaya geçiyorsunuz. Arkanızdan ise başka bir rehberli grup sizin çıktığınız odaya geliyor.

Galoş
Galoş

İçeriye girdikten sonra yerleri kirletmeyelim diye galoş taktırıyorlar 🙂

Peleş Şatosu
Peleş Şatosu

Ardından merdivenlerin önünde rehber şatonun tarihiyle ve turla ilgili bilgiler veriyor.

– The Hall of the Honour

Kabul Salonu
Kabul Salonu

Şato içerisinde gezilen ilk nokta 1911 yılında tamamlanan kabul salonu (resepsiyon). Mimar Karel Liman tarafından Alman Rönesans modelinde yapılan salon için Almanya/Bremen Belediye Binası örnek alınmış. Süslemeler ve dekorasyon Avrupa’nın çeşitli yerlerinden getirilen eşyalarla donatılmış. Halılar Fransa’dan (18. yy), sandalyeler İspanya’dan (17. yy), renkli camlar Almanya’dan (19.yy) getirtilmiş. Çok havalı dimi 😁

Oda içerisinde çektiğim videoyu yukarıdan izleyebilirsiniz.

Şato içerisinde yer alan bir dekoratif koridor
Şato içerisinde yer alan bir dekoratif koridor

– The Armory Halls

Silah Salonu
Silah Salonu

İkinci durak silah salonu. Burası da kabul salonu gibi Alman Neo-Rönesans mimarisinde yapılarak, Avrupa’dan getirilen çeşitli silahların (15-19.yy) sergilendiği bir cephanelik bölümüymüş.

Silah Salonu
Silah Salonu

Salonda başta Alman olmak üzere; İspanyol, Fransız, İtalyan ve şark silahları sergileniyor. En benzersiz eserler, 15-16. yüzyıllar arasında düzenlenen bir Maximilian turnuvasında kullanılan şövalye zırhı (fotoda gözüken). Bunun dışında dışında Alman cellat kılıcı, Afrika, Türk, Pers, Hint ve japon silahları da oldukça ilgi çekici. Ancak içerideki kargaşadan dolayı bunları detaylı incelemek pek mümkün olmuyor.

Oda içerisinde çektiğim videoyu yukarıdan izleyebilirsiniz.

– Waiting Room & Study Room

Kralın Çalışma Odası
Kralın Çalışma Odası

Videoda Kral Karl’ın çalışma odası ve onu ziyarete gelenlerin beklediği bekleme odasını görebilirsiniz.

– Library

Kütüphane
Kütüphane

Şatonun en önemli odalarından birisi de kütüphanesi. İçerisinde -haliyle- çok sayıda kitap ve okuma bölümleri bulunuyor. Rehber girdiğimiz odaların mimarisinden, kullanılan eşyalardan nerelerden geldiklerinden vs. bahsediyor her oda için.

– New Room for Audiences

Resmi görüşme odası, Kral Karl’ın hayattayken yaptırdığı son oda olma özelliğindeymiş. İsviçre’nin Luzern şehrinde bulunan 17. yüzyıldan kalma belediye binasından ilham alınmış. Yapımında 17 farklı ahşap türü kullanılmış.

– The Old Music Room

Bu oda 1905 yılından sonra Kraliçe Elizabeth‘in özel eğlence gecelerine hizmet etmek amacıyla başka bir odadan müzik odasına dönüştürülmüş.

– Florentine Room

Floransa Odası
Floransa Odası

Ve geldik çeşitli kültürlerden ilham alınarak düzenlenen odalara. İlki Floransa odası, 1910 yılında dekore edilerek kullanılmaya başlanmış. Çatısı altın kaplama, avizeler ve ayna dünyaca ünlü Murano camlarından yapılmış.

– Western Corridor

Batı Koridoru
Batı Koridoru

– Dining Room

Aynı anda 36 kişinin yemek yiyebildiği masa Almanya’nın Mainz şehrinden. Sandalyeler İspanya’nın Cordoba şehrinden.

– Moorish Hall

Bu oda Granada/İspanya‘da bulunan muhteşem Alhambra sarayından ilham alınarak yapılmış. İçerideki en iyi düzenlenmiş odalardan birisi.

Gerçekten muazzam!
Gerçekten muazzam!

– Turkish Hall

Türk Odası
Türk Odası
Türk Odası
Türk Odası

As bayrakları as as 🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷

– Theatre Hall

Tiyatro
Tiyatro

60 kişilikmiş.

Peleş Şatosu
Peleş Şatosu

Peleş kalesi turu karşılama odasında son buluyor. Ortalama 45 dakika – 1 saat içerisinde geziliyor ancak içerisi çok kalabalık olabiliyor. Ben tur grubunu Floransa salonundan sonra kaybetmiştim 🙂

Pelisor Castle

Pelesior Şatosu
Pelesior Şatosu

Peleş Şatosu’nun oldukça yakınında Pelesior adında başka bir şato daha yer alıyor. Burası Peleş’i yaptıran I. Karl’ın emriyle 1899-1903 yılları arasında, kendisinden sonra gelecek olan Ferdinand ve karısı Maria için yaptırılmış. Yapımında Maria’nın zevki ön planda tutularak Art Nouveau (Yeni Sanat) tarzında yapılmış. Tasarım ve iç dekorasyon olarak Peleş’ten pek bir farkı yokmuş ancak ona göre daha küçük bir şato. 99 odası bulunuyormuş. Ben kapalı olduğu için ziyaret edemedim. Öğrendiğim kadarıyla “altın yatak odası (the golden bedroom)”, “şapel (the chapel)” ve “altın oda (the golden chamber)” bu sarayın ön plana çıkan bölümleriymiş. Ayrıca Ferdinand ve Maria’nın Drakula’nın şatosu olarak bilinen Bran Şatosu‘nu da yazlık kullanım amacıyla restore ettirdiklerini belirteyim.

Ski Slopes

Sinaia Kayak Merkezi
Sinaia Kayak Merkezi

Peleş Şato’sundan yaklaşık 1 buçuk kilometre yukarıya doğru yürüdükten sonra teleferiğin olduğu bölüme ulaşılıyor. Bunu kullanarak önce 1400 metreye, ardından 2000 metreye çıkılıyor. Kış aylarında elbette kayak için, yaz aylarında ise manzara seyretmek için ideal…

Teleferiğin ücreti biraz değişken. 1400 metreye ve 2000 metreye çıkış için, ayrıca dönüşler için ayrı ayrı fiyatlandırması var. Ben 2000 metreye çıkış ve dönüş için 45 Lei ödemiştim.

Teleferik ile önce 1400 metreye çıkılıyor. Burada 2 restoran yer bulunuyor. Ben köfte yemiştim, fena değildi. Ardından tekrar teleferiğe binilerek bu sefer en uç noktaya, 2000 metreye çıkılıyor.

2000m'den Sinaia ve Karpatlar manzarası
2000m'den Sinaia ve Karpatlar manzarası
Merhaba Karpatlar...
Merhaba Karpatlar...

Karpatlar 2000 metreden harika gözüküyor. Yeri gelmişken flashback yapalım ve 2015 yılındaki Karpatlar fotoğrafımı iliştireyim şuraya:

Karpatlar ve Ben
Karpatlar ve Ben
  • Lumia 820
  • ƒ/2.2
  • 0.0mm
  • ISO 100
  • 1/0.001265

3 senede çok değişmişim 😀

2000 metrede restoran veya cafe yok. Ayrıca burası çok rüzgarlı olduğu için uzun süre durulamıyor maalesef. Teleferik ise yanılmıyorsam akşam 5 gibi kapanıyor. Bunu kaçırmamak lazım, yoksa dönüş için yürümek gerekir. Korkutucu efsaneleriyle ünlü Transilvanya’nın karanlığında bunu pek önermem 🙂


Sinaia’da gezilecek yerler bu şekilde. Seyahat edecek günübirlikçilerin güzel bir plan yapmalarını öneririm, çünkü işler istediğiniz gibi gitmeyebilir ve her yeri gezemeyebilirsiniz. Ben 2 günde günübirlik olarak gelip gezdim. Şimdiden herkese iyi seyahatler!

Benzer Yazılar

Yorum Yaz

1 Yorum

  • Cevap Yaz Ali 03 Ağustos 2019 at 04:40

    Teşekkür abi gerçektenok beğendim bende şimdi sinaia gidiyorum umarım beğenirim