Şu yazıyı okuyorsun: Şirince Köyü’nde Gezilecek Yerler
Selçuk 19 Ekim 2016

Şirince Köyü’nde Gezilecek Yerler

Şirince Köyü, İzmir’in Selçuk ilçesine 8 km. uzaklıkta, etrafı dağlarla çevrili bir vadinin batı ve güney yamacında yer almaktadır. Kendine has mimarisi, organik ürünleri ve çeşitli aromalarda üretilen şarabıyla adını son yıllarda sıkça duyduğumuz Şirince köyünün kısa geçmişi, günümüzdeki durumu ve son yıllarda yaşanan birtakım olayları bu yazımda bulabilirsiniz.

Oteller

Booking.com

Giriş

Şirince Köyü’ne Selçuk ilçe otogarından kalkan dolmuşlarla, kıvrıla kıvrıla devam eden yokuşun ardından yaklaşık 20 dakikada ulaşmak mümkün. Eğer haftasonu köyü ziyaret ederseniz kalabalık ve karışıklıktan dolayı pek sevmeyebilirsiniz. Çünkü gerek bireysel, gerekse turlarla köye gelen turist sayısı o kadar fazla ki, bu nedenle Selçuk’ta yaşayan insanları Şirince’lileri pek sevmiyorlar. Açıkçası ben de hem kalabalıktan, hem de köylünün sürekli bir şeyler satmaya çalışması ve aşırı paragöz olmasından dolayı şikayet etmiştim. “Kolay gelsin teyze” diyorsun, “5 lira yavrum, ev yapımı” diyor. O kadar 🙂

Tarihi

Şirince’de yaşam 15. yüzyıl Osmanlı’sında, Küçük Menderes’in taşması, Efes şehrinin dağılması ve Türkler’in Ayasuluk Tepesi’ne (Selçuk Kalesi’ne) yerleşmesi neticesinde, bir grup insanın bu bölgeye taşınması sonucunda başlamış. Kendilerini ve köylerini gizlemek için “yerleştiğiniz yer güzel mi?” sorularına “Çirkince” cevabı vermelerinden dolayı köyün adı Çirkince olarak anılmaya başlanmış. Daha sonraları bu isim Kırkınca/Kırkıca olarak kullanılmaya devam edilmiş…

1780’lerde, dağlar eşkıya yatağı haline geldiği için Osmanlı tarafından Şirince iskan edilmiş ve “toprağı ekerek vergi verirler” diyerek köyde yaşayan insanların yerlerine Rumlar yerleştirilmiş. 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başlarında köyün nüfusu 5000’e ulaşmış, ev sayısı ise 1800’ü geçmiş.

Şirince Evi
Şirince Evi
  • Sony Alpha DSLR-A390
  • ƒ/8
  • 18.0mm
  • ISO 100
  • 1/0.0025

1922 yılında, Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan nüfus mübadelesi sonucunda Rumlar bölgeden ayrılmış, yerlerine Yunanistan’da yaşayan Türkler yerleştirilmiş. İzmir valisi Kazım Dirik’in 1926 yılında köyü ziyaret ettiği sırada “bu güzel yer Çirkince olamaz, olsa olsa Şirince olur” sözü, köyün adının Şirince olarak değişmesine vesile olmuş.

“Şirince Şarabı”

Rumlar’ın bu bölgeyi terketmelerinin ardından Şirince’nin yeni sakinlerine sadece tarihi evler değil, aynı zamanda “şarap geleneği” kalmış. Yani tüm köylü kendi evinde, kendi imkanlarıyla ve sadece kendilerine yetecek kadar şarap üretmeye devam etmişler. Dönem dönem köye turist olarak gelen 3-5 misafire herkes bu şaraplardan tattırırmış. Bu durum kulaktan kulağa yayılarak Şirince’nin şarap konusunda küçük bir popülariteye kavuşmasını sağlamış.

Şirince'de bir şarap dükkanı
Şirince'de bir şarap dükkanı
  • Sony Alpha DSLR-A390
  • ƒ/8
  • 18.0mm
  • ISO 200
  • 1/0.16666666666667

Gün geçtikçe biraz daha fazla turist Şirince’yi ziyaret eder hale gelmiş, köylü ise artan talebe yetişebilmek için kendi ürettiği şarapları şişelemeye ve satmaya başlamış. Zaten herkes üretiyormuş ve bu talep köy içerisinde küçük bir sektör oluşturmuş. Yani ikram ile başlayan süreç kendi içerisinde gelire dönüşmüş.

“Koca Kafa” lakaplı Mustafa … (soyadını unuttum) diye ticari zekası olan biri varmış. Köylülerin ufak ufak şarap satmaya başladığını görerek bu durumu değerlendirmek istemiş ve Şirince’de şarap fabrikası kurarak köye şarap temin etmeye başlamış. Kendisi daha sonra Almanya’da büyük şarap fabrikaları bulunan “Hellmud Crause” adında biriyle anlaşarak “meyve şarabı” kültürünü Şirince’ye getirtmiş. İlk olarak elma ve şeftali şarabı üretilmiş, bu durum turistlerin ilgisini çekince çilek, karadut, ananas gibi farklı şaraplar üretilmeye başlanmış. Hepsi üzüm şarabının içerisine meyve şurubu karıştırılarak yapılırmış.

Şarabın bu denli popüler olmaya başlamasının ardından 90’ların sonunda her yıl Şirince’de “Şarap (Bağ Bozum) Festivali” düzenlenmeye başlamış. O dönem “Şirince Şarabı’nı” tanıtmak için etkinlikler düzenlenip, çeşitli şarkıcılar konser vermişler. Eylül’ün sonu, ekimin başında yapılan bu festival yavaş yavaş yerel medyada kendine yer edinmeye başlamış ve Şirince artık Türkiye’nin turistik köylerinden birisi haline gelmiş. Daha sonraları bu festival (son olarak 2007’de yapılmış) ekonomik nedenler, kimsenin bunu üstlenmemesi ve zaten turistlerden yeterince gelir elde edildiği için bir daha yapılmamış.

Günümüzde Şirince’de şarap fabrikası bulunmuyor. Köyde satılan tüm şaraplar yakınlarda bulunan 20 fabrikadan temin ediliyor.

21 Aralık 2012

Hatırlayacağınız gibi 21 Aralık 2012’de dünyada büyük bir tufanın meydana geleceği ve yalnızca Şirince ile birlikte Fransa’nın Bugarach köyünde bulunanların bu tufandan etkilenmeyeceği söylenmişti. Milattan önce 3000 ile Milattan sonra 1500 yılları arasında, bugünkü Orta Amerika bölgesinde yaşayan Maya Uygarlığı, yazılı tabletlerinde 21 Aralık 2012 yılında dünyanın yeni bir döneme gireceğini yazmışlar. Astronomi alanında büyük çalışmalar yapan Mayalar, bundan önce dünyanın 4 defa yapısının değişeceğini bilmişler, 5. kehanet için ise tarih vermişlerdi. Son yıllarda yaşanan buzulların erimesi, dünyadaki iklimsel değişmeler ve güneşin manyetik alanında meydana gelen sapmalar, Mayaların bu kehanetini güçlendirir nitelikte olduğu için “kıyamet senaryosu” epey gündem olmuştu.

Şirince'nin 21 Aralık 2012 programı
Şirince'nin 21 Aralık 2012 programı

21 Aralık’a birkaç ay kala yerli basında Şirince ile ilgili çok sayıda haberler yapılmış, sosyal medya üzerinden sıkça konuyla ilgili dalga geçilmişti. Hatırlayanlarınız vardır, “köyde yer kalmadı, insanlar sokakta yatıyor”, “gecelik konaklama fiyatları 3000 liraya ulaştı”, “60 bin kişinin köye gelmesi bekleniyor” gibi… Türk basınının bu abartması Şirince köylüsüne de umut olmuş ancak o gün geldiğinde tahminlerin hiçbiri tutmayarak, çok az sayıda insan köyü ziyaret etmiş. Bu güne özel olarak hazırlanan şarap, tişört, bardak vb. şeyler köylünün elinde kalmış ve epey zarar etmişler. Ancak yaşanan bu gelişmelerden dolayı “Şirince” adı hem yerli, hem de yabancı turistin aklında yer edinmiş ve bu tarihten sonra Türkiye’nin en “havalı” köyü haline gelmiş.

Şirince Köyü

Şirince
Şirince
  • Sony Alpha DSLR-A390
  • ƒ/8
  • 35.0mm
  • ISO 100
  • 1/0.003125

Şirince’ye varır varmaz dikkat çeken şey; kiremit örgülü, ahşap kepenkli, beyaz badanalı ve birbirlerinin manzarasını kapatmayan evler oluyor. Yaklaşık 700 kişinin yaşadığı evlerin çoğunda köylüler yaşamlarını sürdürürken, bazı evler restoran ve pansiyon olarak kullanılıyor. Taş döşeli dar sokaklardan yürüdükçe sağlı sollu dükkanlar, daha doğrusu köy halkının kendi yaptıkları ürünleri sattıkları tezgahları görüyorsunuz. Neredeyse tüm köylü bir şeyler üretip/yapıp satıyor. Sızma zeytinyağları, sabunlar, örgüler ve bitki çayları köylünün sattıkları ürünlerden bazıları…

Restoranlarda ağırlıklı olarak köy kahvaltısı ve çeşitli içlerle hazırlanan gözlemeler yapılıyor. Bu noktada tavsiye vermeye çok gerek duymuyorum, köyü gezerken manzarası hoşunuza giden herhangi bir restorana gidebilirsiniz. Fiyatlar hemen hemen hepsinde aynı.

Şirince köy kahvaltısı :)
Şirince köy kahvaltısı 🙂
  • Sony Alpha DSLR-A390
  • ƒ/8
  • 26.0mm
  • ISO 200
  • 1/0.002

Tabi nar suyu, dondurma ve tabi şaraplar da köyün olmazsa olmazlarından..

St. John Kilisesi

St John Kilisesi
St John Kilisesi
  • Sony Alpha DSLR-A390
  • ƒ/8
  • 55.0mm
  • ISO 100
  • 1/0.002

Selçuk – Ayasuluk Tepesi’nde yer alan St. John Kilisesi ile aynı isme sahip olan Şirince St. John (Vaftizci) Kilisesi, köyde kültürel anlamda görülebilecek tek yerdir. Köyün merkezinden kısa bir yürüyüşle ulaşılabilen kilise, aynı yerde eskiden var olan başka bir kilise kalıntılarının üzerine 1805 yılında -yeniden- inşaa edilmiştir.

St John Kilisesi
St John Kilisesi
  • Sony Alpha DSLR-A390
  • ƒ/8
  • 18.0mm
  • ISO 100
  • 1/0.02

Kilisenin giriş kapısının üzerinde bir kitabe bulunmaktadır. Yazıtta; “Vaftizci Yahya Kilisesi, Helliopolisin kutsal rahibenin emri ile Siphnos’lu Kallinikos lütfuyla çok sevdiği tanrısı için yapılmıştır. Buradaki ve çevredeki dindar hristiyanların çok değerli yardımlarıyla yapılmıştır.” yazmaktadır.

St John Kilisesi
St John Kilisesi
  • Sony Alpha DSLR-A390
  • ƒ/8
  • 18.0mm
  • ISO 200
  • 1/0.16666666666667

Kilise taştan yapıldığı için tarihinde pek çok kez yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmış, son olarak 1988 yılında batı kanadındaki kubbe ve tonozlar yıkılarak bu tarihten sonra kaderine terkedilmiştir. İçerisinde yer alan bazı freskler kireçle kaplanmış, bazıları ise hala görülebilecek durumdadır. Son yıllarda yapılan restorasyonlar çalışmaları kapsamında kilise tekrar ziyarete açılmış olup, aynı zamanda eskiden olduğu gibi ibadet edilebilir hale getirilmiştir.

Kilise avlusunda bulunan çeşme ve Meryem Ana heykeli
Kilise avlusunda bulunan çeşme ve Meryem Ana heykeli
  • Sony Alpha DSLR-A390
  • ƒ/8
  • 55.0mm
  • ISO 100
  • 1/0.01
Kilise avlusu yer alana dilek havuzu
Kilise avlusu yer alana dilek havuzu
  • Sony Alpha DSLR-A390
  • ƒ/8
  • 18.0mm
  • ISO 100
  • 1/0.008

Kilise avlusunun ortasında küçük bir havuz ve üzerinde Meryem Ana heykeli yer almaktadır. Yukarıdaki fotoğraftan anlayacağınız gibi havuza dilek tutup para atılmakta ve sol tarafta bulunan küçük delik tutturulmaya çalışılmaktadır. Ancak bunun sanılandan daha zor olduğunu belirteyim. Zaten delik dışındaki paralara bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz 🙂

Sevan Nişanyan

Sevan Nişanyan, 1956 doğumlu Türkiye Ermenisi düşünür, dilbilimci ve yazardır. Kendisinden ayrı olarak bahsetmemin sebebi, 1990’lı yıllarda Şirince’de yer alan pek çok evi restore ettirmesi ve birazdan bahsedeceğim Nişanyan Evleri’dir.

Sevan Nişanyan
Sevan Nişanyan

1995 yılında Sevan Nişanyan’ın turist rehberi olan eşi Müjde Tönbekici, turistleri gezdirirken Şirince’ye gelmiş ve burayı çok beğenerek eşi ile birlikte Şirince’ye yerleşme kararı almışlar. Harap halde olan pek çok evi restore ettirmiş, bazılarını pansiyona çevirerek köyün yukarısına yeni yerleşim birimleri yapmışlar. Fakat 1. dereceden sit alanı olan bölgede izinsiz olarak yapılan bu çalışmalar nedeniyle tutuklanarak ceza evine gönderilmiş. Sivri dili, mühürlenen evleri tekrar faaliyete açması ve daha önce hapis yatmasından dolayı tekrar ceza evine gönderilmiş ve 11 yıl hapiste yatması daha beklenmektedir.

Sevan Nişanyan’ı Şirince’de seven olduğu kadar sevmeyen de çok sayıda insan var. Yani köylülerle konuştuğumda “çok seviyoruz, sayesinde Şirince’yi turistik bir yer yaptı” diyenler olduğu gibi, “ilk başlarda evleri restore ettirdi ve onu seviyorduk. Ama sonrada bizi kandırıp tüm köyü satın alacağını duyduk. İyi oldu tutuklandığı” diyenler var.

Nişanyan Evleri

Nişanyan Evleri
Nişanyan Evleri
  • Sony Alpha DSLR-A390
  • ƒ/8
  • 55.0mm
  • ISO 100
  • 1/0.003125

Sevan Nişanyan ve eşi Müjde Tönbekici’nin Şirince’ye yerleştikten sonra köyün yukarısında yaptıkları evler “Nişanyan Hotel” olarak geçiyor. İkili evlerin yapımına/restorasyonuna başladıktan sonra buranın sit alanı olduğunu öğreniyorlar ve anıtlar kuruluna başvurarak izin almayı deniyorlar. Ancak dilekçelere geç cevap yazılması, bürokrasi ve Şirince köylüsünün bir gecede göze batmadan kendi evlerini restore ettirmeleri üzerine çalışmalara devam ediyorlar. Sonradan alınan bir kararla evler mühürleniyor, ancak onlar mühürü söküp çalışmalarına devam ediyorlar.

Evlerin geçmişi ve yapımı oldukça uzun olaylar zincirini oluşturuyor. Özetle Nişanyan çifti bu evleri yapmak istemiş, bürokrasiden dolayı her yazılan dilekçeye 3 ay sonra cevap verildiği için, aradaki boşluktan dolayı onlar evleri yapmaya devam etmişler. Anlattıklarına göre izin alabilmek veya tam tersi alamamak için çok uğraşmışlar ancak anıtlar kurulunun geç cevaplarından dolayı bu noktaya gelinmiş.

Günümüzde evlerde konaklanabiliyor. Sayısı az olduğu için haftasonları yer bulabilme ihtimaliniz oldukça düşük. Bu nedenle çok önceden rezervasyon yaptırmanız gerekir (booking.com’da yer alıyor). Ben konaklamadım, fiyatı hakkında bilgim yok ancak gerçekten cennet gibi bir yer. Kesinlikle konaklamanızı tavsiye ederim. Tabi yıkılmasının gündemde olduğunu belirteyim.

Hodri Meydan Kulesi

Şirince köy merkezinden yukarı bakıldığında bir kule dikkat çekmektedir. Nişanyan arazisinin girişinde bulunan bu kule, Sevan Nişanyan tarafından inşaa ettirilmiş ve 29 Ekim 2010 yılında tamamlanmış. Kulenin amacı ve ismi, Nişanyan’ın bürokrasiye ve bürokratlara meydan okuması olarak değerlendirilebilir. Kulenin girişinde “zalimin aczini görmek ve göstermek için inşa edildi” yazmaktadır. Haftasonları hariç kulenin üstüne çıkılabiliyor.

Matematik Köyü

Matematik Köyü, Şirince’ye 1 km mesafede, Kayser Dağı eteklerinde bulunan bir okuldur. Faaliyetlerine 2007 yılında başlayarak, lise ve üniversite öğrencilerine daha iyi bir matematik altyapısı sağlamak amacıyla Ali Nesin öncülüğünde kurulmuştur. Matematikçi Ali Nesin, eğitim verdiği üniversitede öğrencilerinin matematik konusunda yetersiz olduklarını farketmiş ve bunu çözmek için çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Önce akşamları etüt yapılmış, sonra çeşitli yaz okullarında öğrencilerin matematik bilgilerinin geliştirilmesi denenmiştir. Ancak bunların hem maliyeti, hem de verimliliği düşük olunca doğa ile iç içe, medeniyetten uzak, tv yayını olmayan, amacı sadece matematiği sevdirmek ve öğrencileri araştırmacı matematiğe yönlendirmek olan Matematik Köyü fikri ortaya çıkmış. Okula kayıt yaptıran öğrenciler eğitim süreleri boyunca burada konaklıyor (genelde 3 ay) ve köyün tüm ihtiyaçlarını imece usulü görüyorlar.

Matematik köyü günümüzde Nesin Vakfı bünyesinde eğitim öğretime devam etmektedir. Ancak burada verilen eğitim müfredatı MEB/YÖK’ün müfredatından farklıdır. Ayrıca köyün 1. dereceden sit alanına yapılmasından dolayı gelecek dönemde yıkılma ihtimali bulunmaktadır.

Tiyatro Medresesi

Tiyatro Medresesi, Matematik Köyü’nün hemen aşağısında kurulmuş ve 2012 yılında faaliyetlerine başlayan bir okuldur. Her ne kadar adı “tiyatro” olsa da, gösteri sanatları, bilim, felsefe ve müzik alanında Ar-Ge ve atölye çalışmaları yapılmaktadır. Tıpkı Matematik Köyü’nde olduğu gibi buraya da çeşitli etkinlikler için gelebilir veya Şirince’ye gelmişken benim gibi “şöyle bir” uğrayabilirsiniz 🙂


Özet

Şirince, bana göre “haydi gidelim” denilecek bir yer değil, sadece Ege turu yapan veya Efes’i gezen kişilerin birkaç saat uğrayabilecekleri bir köydür. Çünkü gidip birkaç fotoğraf çekecek, bir şeyler yiyip-içecek ve varsa şarap alacak/tadacaksınız. Hepsi bu 🙂 Şimdiden herkese iyi seyahatler dilerim.

Benzer Yazılar

Yorum Yaz

1 Yorum

  • Cevap Yaz onurrrr 25 Ağustos 2017 at 16:41

    kesinlikle…..ege turuna çıkıldığında gezilmesi tavsiyesine katılıyorum…:-)