Riga’ya 98 kilometre uzaklıkta yer alan Cesis, 13. yüzyıldan günümüze ulaşan Orta Çağ kalesiyle pek çok turistin günübirlik olarak ziyaret ettiği bir şehirdir. Bu yazımda parkları, ahşap evleri, kalesi ve kendine has kültürüyle Letonya’nın en önemli turizm şehirlerinden biri olan Cesis’te gezilecek yerleri bulabilirsiniz.
Cesis
Yapılan arkeolojik kazılar sayesinde Cesis’te yaşamın 4. yüzyılda başladığı belirlenmiş. Ancak herhangi bir yazılı kayıt tutulmadığı için, kuruluş yılı olarak 1206 yılı kabul ediliyor. Bu da Letonya’nın en eski 3. şehri olması demek.
1209 yılında yapılan kale ile, kendilerini “savaşçı rahipler” olarak tanımlayan ve amaçları Kuzey Avrupa’ya Hristiyanlığı yaymak olan Livonyalı Kılıç Kardeşleri, merkez yönetim yeri olarak bu kaleyi kullanmışlar. Hem bu, hem de 14. yüzyılda Hansa Birliği’ne katılmasının ardından Cesis, bölgenin en önemli ticaret ve politika şehri haline gelmiş. Günümüzede ise turizm, sanat, spa ve eğlence anlamında Letonya’nın önemli şehirlerinden birisi.
Gezilecek Yerler
Cesis’te gezmek oldukça rahat. Gezilecek yerlerin hepsi birbirine yakın olduğu için kolayca yürünebiliyor. Tren istasyonundan merkeze yürümek yaklaşık 20 dakika sürüyor. Gezilecek fazla yerin olmadığını hesaba katarsak, başkent Riga’dan veya Sigulda’dan günübirlik gelmek mantıklı olabilir. Eğer zamanınız olursa şehir merkezi dışında da gezilebilecek yerleri bulunuyor.
Castle Complex
Cesis’te gezilecek en önemli yer, şehrin sembolü olan Cesis Kalesi. Avrupa’da, veya en azından Baltık Devletleri’nde bu şekilde büyük bölümü ayakta duran kale neredeyse bulunmadığı için, şehri ziyarete gelen turistlerin çoğu sadece burası için geliyorlar.
- DSC
- ƒ/8
- 18.0mm
- ISO 200
- 1/0.0015625
Kalenin tarihine bakacak olursak, yazılı kaynaklara göre ilk olarak 1208 yılında yapılmış. Uzunca bir süre Livonyalı Kılıç Kardeşleri’nin yönetim yeri olduktan sonra, 1237 – 1561 yılları arasında aynı amaca hizmet eden Töton Şövalyeleri‘nin ustaları tarafından kullanılmış (usta = önde gelen kişi veya emir). Bu süreçte adı oldukça ünlenmiş ve Tötonların pek çok toplantısı burada yapılarak, önemli arşiv belgelerinin saklandığı bir yer haline gelmiş.
1577 yılında, Rus Çarı IV. Ivan (Korkunç Ivan)’ın Baltık Denizine doğru imparatorluk topraklarını genişletmek istemesi, Livonya Savaşı’nı başlatarak, Cesis Kalesi’nin kuşatılmasına sebep olmuş. Bu görkemli kaleyi Ivan’a teslim etmek istemeyen 300 asker, içeride depolanan barutları ateşleyerek hem kendilerini, hem de kaleyi havaya uçurmuşlar. Bu tarihten sonra askeri teçhizatların gelişmesi, Cesis Kalesi’nin önemini yitirmesine sebep olmuş. Bir süre içerisinde yerleşim devam etse de, 1700’lerde yaşanan Büyük Kuzey Savaşı‘ndan sonra tamamen boşaltılarak kendi kaderine terk edilmiş.
Kale, en büyük hasarı savaşlardan çok boşaltıldıktan sonra almış. Şehir halkı kalenin taşlarını sökerek kendi evleri için kullanmışlar, yağan yağmurlar ve donlar ise kale içerisindeki yapıları çatısız bırakmış. 19. yüzyıla gelindiğinde başlayan romantik hareketle tarihi anıt olarak tanımlanarak koruma altına alınmış ve arkeolojik kazılar başlatılmış.
Kalenin özeti bu şekilde. Günümüzde görülecek 9 yeri bulunuyor:
- DSC
- ƒ/8
- 18.0mm
- ISO 100
- 1/0.01
Bilet alıp içeriye girdikten sonra önce kalenin güney kulesi karşımıza çıkıyor. Burası geçmişte zindan olarak kullanılıyormuş. Zemin katını oldukça nahoş ve nemli. İnsanı gerçekten derin düşüncelere gark ediyor. Merdivenden aşağıya inmesi ise ayrı bir mesele…
- DSC
- ƒ/8
- 18.0mm
- ISO 200
- 1/0.25
Güney kulesinden sonra, kalenin bir diğer önemli kulesi olan batı kulesi geziliyor. İçeriye girdikten sonra dar ve karanlık merdivenlerden yukarıya doğru ustanın odasına (master’s chamber) çıkılıyor. Günümüzde herkeste cep telefonu olduğu için bu merdivenler çıkılırken kameranın flaşı açılıyor. Eğer gerçek bir deneyim yaşamak isterseniz, kulenin önünde satılan mum fenerlerinden kiralayabilirsiniz (fiyatını bilmiyorum, sadece elinde fenerlerle gezenleri görünce şaşırmayın diye yazdım). Master’s chamber, kalenin tarihinde belirttiğim Töton Şövalyeleri’nin üst düzey yöneticilerinin kullandığı oda. Burayı gezdikten sonra çok güzel bir manzara sunan en üst katına çıkabilirsiniz.
- DSC
- ƒ/8
- 18.0mm
- ISO 100
- 1/0.008
Kulelerin ardından asma köprüden geçerek kalenin antik mutfağına ulaşıyoruz. Geçmişte yemekler burada pişer, yemek yapmak için gerekli sebzeler ise hemen yanda yetiştirilirmiş. 2015 yılında, aynı deneyimi yaşatmak için rekonstrüksiyon olarak yeniden yapılmış.
- DSC
- ƒ/8
- 18.0mm
- ISO 100
- 1/0.00625
Mutfağın ilerisinde etkinlik merkezi bulunuyor. Burada Orta Çağ’ı yaşayabilmek için zırh deneyebilir, ok atışları yapabilir, hatta yemeklerin tadına bile bakabilirsiniz. Ben zırhı denemiştim:
Zırh yanılmıyorsam 15-20 kg vardı. Bunlarla nasıl savaşıyorlarmış diye ister istemez düşünüyorsunuz.
- DSC
- ƒ/8
- 18.0mm
- ISO 100
- 1/0.0125
Etkinlik merkezinin ilerisinde Lenin heykeli bulunuyor. Sovyetler döneminde, 1959 yılında yapılarak zafer meydanına koyulan heykel, 1990 yılında sökülerek buraya konulmuş. Zafer meydanına ise, Sovyetlerden kurtulmanın şerefine zafer anıtı dikilmiş.
- ƒ/1.8
- 3.99.0mm
- ISO 100
- 1/0.076923076923077
Kale içerisinde son olarak mücevherat stüdyosu bulunuyor. Burada, geçmişte Cesis’te mücevherlerin nasıl yapıldığı görebilir ve sergiyi ziyaret edebilirsiniz.
New Castle
- DSC
- ƒ/8
- 22.0mm
- ISO 100
- 1/0.00125
Kaleden dışarıya çıkmadan, hemen bitişikteki Yeni Kale‘y ziyaret ediyoruz. Burası, 18. yüzyılda özel bir mülk olarak inşa edilmiş. Günümüzde Tarih ve Sanat Müzesi olarak hizmet veriyor.
- ƒ/1.8
- 3.99.0mm
- ISO 100
- 1/0.076923076923077
Şato 3 katlı. Zemin katında arkeolojik objeler sergileniyor, üst katlarında ise özel mülk olarak kullanıldığı dönemlerden eşyalar bulunuyor. Ben özellikle çalışma odası ve kütüphaneyi çok beğenmiştim. Ayrıca harika bir şehir ve kale manzarası sunan kulesine çıkılabiliyor.
Castle Park
- DSC
- ƒ/8
- 18.0mm
- ISO 100
- 1/0.003125
Kaleden çıktıktan sonra yorgunluğu atmak ve dinlenmek için hemen yanda bulunan kale parkına gidiyoruz. Burası, 1812 yılında, şatoyu yaptıran Sievers Ailesi tarafından dinlenme yeri olarak yaptırılmış. Oldukça geniş bir alana yayılmış park, ortasında bulunan göletle Cesis’te dinlenmek ve kahve içmek için oldukça ideal bir nokta.
Christ Transfiguration Orthodox Church
- DSC
- ƒ/8
- 20.0mm
- ISO 100
- 1/0.002
Parkın yukarısında, mavi renkleriyle dikkat çeken bir ortodoks kilisesi bulunuyor. Aynı yerde, ilk olarak 14. yüzyılda yapılan Aziz Katerina Kilisesi yer alıyormuş, ancak Büyük Kuzey Savaşı sırasında tamamen yıkıldığı için, parkı ve yeni kaleyi inşaa ettiren Kont Karl Eberhard von Sievers tarafından, 1845 yılında Bizans tarzında yeniden yaptırılmış.
- DSC
- ƒ/8
- 18.0mm
- ISO 100
- 1/0.0125
Kilisenin avlusunda Kont Sievers ve karısının mezarları bulunuyor.
Old Town
- DSC
- ƒ/8
- 50.0mm
- ISO 100
- 1/0.0125
Kilisenin ardından kalenin arka tarafında bulunan old town bölgesine geçiyoruz. Bu bölge, Orta Çağlar’da pek çok usta ve tüccar evinin bulunduğu bir yermiş. Yaşanan savaş ve sayısız yangından dolayı eski evler günümüze ulaşmamış, ancak bunun yerine 1850-1900’ler arasında pek çok karakteristik ev inşa edilmiş. Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda yürümek, Cesis’te yapılacak en güzel aktivitelerden birisi. Evlerin giriş katlarında ise butik sanat atölyeleri bulunuyor.
Ancient Cesis
- DSC
- ƒ/8
- 45.0mm
- ISO 100
- 1/0.005
Old town bölgesinde, Cesis’in eski şehir planını tasvir eden bir heykel bulunuyor. Para biçiminde yapılan yapılan bu heykel, şehrin kuruluşunun 810’uncu yıl dönümünü kutlamak için yapılarak buraya konulmuş.
Through the centuries
- DSC
- ƒ/8
- 35.0mm
- ISO 100
- 1/0.0125
Antik Cesis heykelinin ilerisinde başka bir heykel daha karşımıza çıkıyor: “Yüzyıllar boyu heykeli”. 2005 yılında yapılan heykel, elinde lamba bulunan oldukça yaşlı bir adamı tasvir ediyor. Efsaneye göre, çok eski zamanlarda Cesis’te yaşayan bu adam, geceleri insanların sokaklarda rahatça dolaşabilmesi için onlara eşlik ediyormuş. Bu sayede kasaba oldukça güvende ve huzurluymuş. Ancak bu yaşlı adam bir gece ansızın ortadan kaybolmuş. Heykeltraş şöyle diyor: “Herhangi bir sokakta, elinde bir değnek ve fener tutan yaşlı bir adam görürseniz, fenere gaz yağı koymayı unutmayın. Bunun saçtığı ışık sadece yaşlı adama değil, herkese doğru yolu gösterecektir”.
St. John’s Church
- DSC
- ƒ/8
- 26.0mm
- ISO 100
- 1/0.00125
Heykelin ilerisinde, Letonya’nın en önemli dini yapılarından biri olan Aziz John Kilisesi bulunuyor. 13. yüzyılda inşa edilen kilise, Livonyalı Kılıç Kardeşleri’nin yönetim yeri olarak Cesis’i seçmesinin ardından, Baltık Devletleri’ne doğru başlayan Hristiyanlaştırma hareketinin temellerinin atıldığı bir yermiş.
- ƒ/1.8
- 3.99.0mm
- ISO 100
- 1/0.058823529411765
Eğer başkent Riga’da bulunan kiliseleri saymazsak, burası Letonya’nın en büyük kilisesi. 65 metre çan kulesi ve 1000 kişilik bir oturma kapasitesine sahip. Ancak geçmişte yaşanan savaş ve yıkımlar, iç mimarisindeki pek çok şeyi kaybetmesine neden olmuş. İçeriye giriş ücretsiz.
Özet
Cesis’te gezilecek temel yerler bu şekilde. Riga’dan veya Sigulda’dan günübirlik olarak gelip hoş bir gün geçirebilir, buradan da başka bir şehre gidebilirsiniz. Eğer fazla zamanınız olursa, şehir merkezi dışında gezilecek başka yerler de bulunuyor (ancak ne kadar görmeye değerler bilmiyorum). Cesis’e seyahat edeceklere şimdiden iyi seyahatler diliyorum!
Kaynaklar:
- Şehir kitapçığı
- http://turisms.cesis.lv/
- http://cesupils.lv/
-
Gezilecek Yerler
-
Ucuzluk
-
Güvenlik
-
Yerli Halkın İngilizce Seviyesi
-
Ücretsiz Wi-Fi Olanakları
-
Gece Hayatı
-
Kaç Gün Kalınır?
-
Tekrar Gidilir Mi?
-
Yeme-İçme
Yorum Yaz