Kuldiga (ya da Alman kurucularının dediği gibi Goldingen), 17. yüzyılın görünümünü ve çekiciliğini koruyan Avrupa’nın ender şehirlerinden biridir. Evlerin arasından geçen kanalıyla Venedik’i andıran, ahşap mimarisiyle UNESCO geçici listesine alınan şehir; aynı zamanda geçmişte Kurlandiya Dükalığı’nın başkentliğini yapmıştır. Bu yazımda Kuldiga’da gezilecek yerleri bulabilirsiniz.
Giriş
Kuldiga, Letonya’nın batısında yer alan 14 Bin kişinin yaşadığı bir şehirdir. 1242 yılında kurulan şehir, 1368 yılında Hansa Birliği‘ne katılarak bölgenin önemli ticaret şehirlerinden biri olmuş ve 17. yüzyılda Kurlandiya Dükalığı‘nın başkentliğini yapmış. Ancak Büyük Kuzey Savaşı’nda çok hasar gördüğü için eski parkalığını asla geri kazanamamış.
Aleksupite Nehri, şehir merkezinde bulunan evlerin bitişiğinden geçtiği ve nehir üzerinde yer alan köprülerden dolayı Kuldiga’ya “Letonya’nın Venedik’i” yakıştırması yapılıyor. Elbette Venedik ile karşılaştırma yapmak doğru olmaz, ancak buranın da kendine özel havası olduğunu belirtmeliyim.
Kuldiga’nın kendine has 17. yüzyıldan kalma bir mimarisi bulunuyor. Nüfusunun az olmasından dolayı sokaklarda çoğu zaman tek başınıza dolaşmanız, Arnavut kaldırımlı sokaklar ve ahşap evler insanı adeta geçmişe geri götürüyor. Ancak bu büyü evlerin çatılarındaki antenleri ve az da olsa geçen araçları görünce biraz kaybolmuyor değil. Bunu görmezden gelirsek -ki o kadar da olur-, Kuldiga’da gerçekten 17. yüzyılı yaşıyorsunuz.
Gezilecek Yerler
Kuldiga’da gezilecek fazla bir yer bulunmuyor. Bu nedenle 1 gün şehri gezmek için fazlasıyla yeterli oluyor. Tabi başkent Riga’ya olan uzaklığını hesaba katarsak, 1 gece konaklamak gerekebilir. Şimdi gezilecek yerlerinin çoğunun Avrupa’nın “en”ler listesinde olduğu yerlere bakalım:
Ventas Waterfall
- DSC
- ƒ/11
- 50.0mm
- ISO 100
- 1/0.033333333333333
Kuldiga’da gezilecek en önemli yer hiç şüphesiz Ventas Şelalesi (Ventas Rumba). Ortalama genişliği 249 metre olan, ancak bahar aylarında suların yükselmesiyle 270 metre genişliğe ulaşabilen şelale, Avrupa’nın en uzun, dünyanın ise sayılı uzun şelalelerinden biri olma özelliğinde.
Ancak konu yüksekliğe gelince işler biraz değişiyor. Çünkü şelalenin yüksekliği ortalama 2 metre. Bundan dolayı ne dünyada, ne de Avrupa’da bulunan herhangi bir şelale ile kıyaslamak pek mümkün olmuyor. Çünkü şelaleler genişlikleriyle değil, yükseklikleriyle ünvan kazanıyorlar. Bu nedenle adını hiçbir zaman Avrupa’nın en iyi şelaleleri arasında görmek mümkün olmayacak. Yani bir gün internette dünyanın en büyük, en ünlü vb. şelale listelerine bakıp burayı göremezseniz, şaşırmayınız 🙂
- DSC
- ƒ/11
- 55.0mm
- ISO 100
- 1/0.003125
Şehri ziyaret eden turistler elbette öncelikle şelaleyi görmeye geliyorlar. Ancak bu sizi yanıltmasın, kimse doğruca Avrupa’nın çeşitli şehirlerinden buraya gelmiyor. Ya benim yaptığım gibi Kuzey Avrupa seyahatleri onları buraya getiriyor, ya da Letonya seyahatleri sırasında buraya da günübirlik uğruyorlar. Ziyaretim sırasında buraya gelen çok sayıda tur otobüsü görmüştüm.
Ancak her şey bir tarafa, 249 metrelik şelalenin üzerinde yürümek gerçekten inanılmaz bir deneyim. Yer yer insanın beline kadar gelen derinliği ve yaşanan akıtı, ister istemez adrenalin yükselmesine sebep oluyor. Bazen hiç tanımadığınız insanlara tutunuyor veya onlara yardım etmek zorunda kalıyorsunuz. Bir de herkes telefonunu size vererek fotoğraflarını çekmenizi istiyor. Kaç kişinin fotoğrafını çektim inanın bilmiyorum.
Ayrıca bilginiz olsun diye söylüyorum. Ben şehri yaz aylarında ziyaret ettim ve şelalenin suyu oldukça soğuktu. Hasta olacağımı bile bile ayakkabılarımı çıkarmadan üzerinde yürüdüm. Hasta olmak koymadı ama, sonraki günlerde ayakkabıyı kurutmak, yosunları temizlemek ve oluşan kokuyu gidermek çok uğraştırmıştı 😀 Siz siz olun şelalenin üzerinde yürürken ayakkabınızı çıkarın!
- DSC
- ƒ/11
- 35.0mm
- ISO 100
- 1/0.025
Şelalenin tek olayı sadece üzerinde yürüyebilmek değil, aynı zamanda bahar aylarında zıplayan somon balıklarını görebilmek. Balıklar yumurtalama dönemlerinde buraya geliyor ve zıplayarak şelalenin üzerine çıkmaya çalışıyorlarmış. Hatta 300 yıl önce Dük Jakob, şelalenin üzerine sepetler koyarak zıplayan balıkları yakalıyormuş. Şaka gibi ancak günde ortalama 100 balık yakalayabiliyormuş. Eğer ilkbaharda buraya gelirseniz, şelalenin gözüktüğü yüksek tepelerdeki dürbünlerle balıkları görmeyi deneyebilirsiniz 🙂
Old Brick Bridge
- DSC
- ƒ/11
- 28.0mm
- ISO 100
- 1/0.008
Kuldiga’yı Avrupa’nın “en”leri listesine dahil eden yeri sadece şelalesi değil. Bir de 164 metre uzunluğundaki tuğladan yapılmış köprüsü var. 1874 yılında yapılan köprü; kullanılan materyal (tuğla), yapılış tarihi (1874) ve uzunluğuyla (164 metre), Avrupa’nın kendi alanında en uzun köprüsü olma özelliğinde. Ayrıca ülkede film ve dizilerin bazı sahneleri burada çekiliyormuş.
Town Garden
- DSC
- ƒ/11
- 30.0mm
- ISO 100
- 1/0.01
Kuldiga’da gezilecek üçüncü yer bir park: Livonya Şövalyeleri‘nin yaptırdığı kalenin parkı. 1242 yılında yaptırılan kale, yüzyıllar boyunca Livonya ustalarının yerleşim yeri olmuş (şövalye liderleri usta diye anılıyormuş). 1561 – 1795 yılları arasında ise düklerin yaşadığı sarayı olarak kullanılmış (Kurlandiya Dükalığı). Hatta yukarıda bahsettiğim şelalede zıplayan balıkları yakalayan Jakob burada doğmuş.
Yüzyıllar içerisinde oldukça genişletilen kale, 1700 – 1721 yılları arasında yaşanan Büyük Kuzey Savaşı sırasında tamamen yıkılmış. Güçlü bir ordu toplayan İsveç, Orta-Kuzey ve Doğu Avrupa’nın içlerine kadar ilerlemiş, ancak onların hızlı ve beklenmedik ilerleyişine Çarlık Rusya dur demiş. Bozguna uğrayan İsveç ordusu, Kral XII. Karl ile birlikte günümüz Bender (Moldova) şehrine sığınarak, Sultan III. Ahmet‘ten yardım istemiş.
Kralın Osmanlı topraklarında olmasından dolayı Rusya sık sık akınlar düzenlemiş, sultan ise bunu durdurmak için Baltacı Mehmet Paşa‘yı 140 bin kişilik orduyu bu bölgeye yollamış (Prut Savaşı). Rusların 60 bin kişilik ordusunun etrafı sarılmış ve zafer için gün sayılıyormuş.
Savaşın kazanılamayacağını bilen Çariçe Katerina, Baltacıya bir mektup göndererek barış teklifinde bulunmuş. Türk-İslam geleneklerine göre aman dileyerek teslim olanları öldürmeyen Osmanlı, bu barış teklifin kabul etmiş (daha doğrusu Baltacı Mehmet Paşa kabul etmiş). Ancak bu durum, günümüzde de hala tartışılan bir konunun fitilini ateşlemiş. Bir mektupla barış teklifini kabul etmeyecek Osmanlı (Baltacı), neden böyle bir şey yapmış? Çariçe Katerina Baltacı’ya rüşvet mi verdi, yoksa ortada cinsel bir birliktelik mi vardı?…
- DSC
- ƒ/11
- 40.0mm
- ISO 100
- 1/0.02
Tekrar parka dönecek olursak, bahsettiğim gibi burası eskiden kalenin bahçesiymiş. Ancak tamamı yıkıldığı için günümüzde hiç bir kalıntısı kalmamış. Parkta bulunan heykelleri görmek veya dinlenmek için oldukça ideal bir nokta.
District Museum
- DSC
- ƒ/11
- 18.0mm
- ISO 100
- 1/0.0125
Parkın içerisinde ayrıca şehir müzesi yer alıyor. 1935 yılında kurulan müze, 1940 yılından beri fotoğrafta gördüğünüz binada hizmet veriyor.
- ƒ/1.8
- 3.99.0mm
- ISO 100
- 1/0.058823529411765
Müzenin birinci katında arkeoloji, etnografya, nümismatik (para), resim ve heykel sergileri bulunuyor.
İkinci katı ise 20. yüzyıl başlarında klasik bir Kuldiga evini anlatacak şekilde eşyalarla donatılmış. Ayrıca koleksiyonist Janis Metra’nın iskambil kartları bölümü de oldukça ilgi çekici.
Müzede toplam 100 binden fazla obje sergileniyor. Bunlar bir tarafa, balkonundan şelaleyi ve üzerinden yürüyen insanları seyretmek apayrı bir keyifti benim için.
St. Catherine’s Church
- DSC
- ƒ/8
- 18.0mm
- ISO 100
- 1/0.003125
Gezilecek yerlerde artık yavaş yavaş şehir merkezine doğru geliyoruz. İlk durağımız, Kuldiga’nın en eski kilisesi olan Azize Katerina Kilisesi. 1252 yılında yapılan kilise, Kuldiga’nın patron ve koyurucusu olan Azize Katerina’ya adanmış.
- ƒ/1.8
- 3.99.0mm
- ISO 100
- 1/0.076923076923077
1600’lerin ortasında Dük Jakob, bu kilisede vaftiz edilerek, Brandenburg Prensesi Charlotte Louise ile evlenmiş. Kilise, birkaç defa yanarak restore edilmiş ve günümüze kadar ulaşmış. Ancak Sovyetler döneminde kapatılarak atlar için ahır olarak kullanıldığı için zengin bir iç dekorasyonu kalmamış.
- DSC
- ƒ/9
- 24.0mm
- ISO 100
- 1/0.00625
Kilisenin en güzel tarafı harika bir old town manzarası sunan çan kulesine çıkılabiliyor oluşu. Normalde bu ücretli, ancak ben Pazar gününe denk getirdiğim için bedavaya girmiştim 😀
Oldest Wooden House
- DSC
- ƒ/11
- 26.0mm
- ISO 100
- 1/0.002
Ve sıra evlere geldik… Kuldiga şehir merkezinde çok sayıda ahşaptan yapılmış ev bulunuyor. Bunların en eskisi, 1670 yılında yapılan yukarıda gördüğünüz ev. Özellikle rüzgar engelleyici çatısı oldukça dikkat çekici.
Bu bölgede çok sayıda ahşap bina bulunuyor. Yazdıklarım bunlar arasında en eski olanlar.
Duke’s Pharmacy
- DSC
- ƒ/11
- 18.0mm
- ISO 100
- 1/0.00625
Şehirdeki başka bir önemli binası ise fotoğrafta gördüğünüz dük eczanesi. 17. yüzyıl sonlarında yapılan bina, dükten izin alınarak eczane yapıldığı için hep bu isimle anılmış. Günümüzde sanat galerisi olarak kullanılıyor.
Old Town Square
- DSC
- ƒ/11
- 18.0mm
- ISO 100
- 1/0.002
Şimdi eski şehir meydanına geldik. Geçmişte pazar yeri olan meydan, günümüzde pek çok şehir etkinliğinin yapıldığı ve etrafında çok sayıda otel ve restoranın bulunduğu, şehrin en turistik meydanı olma özelliğinde.
- DSC
- ƒ/11
- 18.0mm
- ISO 100
- 1/0.005
Meydandaki en önemli yapı hiç şüphesiz eski belediye binası. 1860 yılında İtalyan Rönesans mimarisinde yapılan bina, geçmişte resmi bir bina olmanın dışında şehrin ilk hapisanesiymiş. Günümüzde ise sanat atölyesi olarak kullanılıyor.
Liepajas Street
Ve son olarak geldik Liepajas caddesine… Bu cadde üzerinde 17 – 20. yüzyıllar arasında yapılmış çok sayıda ev bulunuyor. Ancak bu evler, şehrin geri kalanında bulunan evler gibi ahşaptan yapılmamışlar. Bu kadar küçük bir alanda farklı mimarileri görmek gerçekten kolay görülebilecek bir şey değil. Cadde üzerinde hediyelik eşya dükkanları, cafe ve restoranlar yer alıyor.
Özet
Kuldiga şehir merkezinde gezilecek yerler bu kadardı. Ancak sokaklarda gezerek çok sayıda ahşap ev görmek mümkün. Şehrin yakınlarında ise mağara, kale, kilise, köy vb. pek çok şey bulunuyor. Ben şehri sevdim, bu yazıyı yazarken de sondan başa doğru yazdım. Yani Kuldiga’yı ziyaret ederseniz, nehirden yüzerek gelmediğiniz sürece önce Liepajas caddesini, en sonda ise şelaleyi göreceksiniz 🙂 Şimdiden herkese iyi seyahatler!
Kaynaklar:
- Şehir haritası
- http://kuldiga.lv/
- https://en.wikivoyage.org/wiki/Kuld%C4%ABga
-
Gezilecek Yerler
-
Ucuzluk
-
Güvenlik
-
Yerli Halkın İngilizce Seviyesi
-
Ücretsiz Wi-Fi Olanakları
-
Gece Hayatı
-
Kaç Gün Kalınır?
-
Tekrar Gidilir Mi?
-
Yeme-İçme
Yorum Yaz