Şu yazıyı okuyorsun: Varna Gezilecek Yerler
Bulgaristan 14 Kasım 2017

Varna Gezilecek Yerler

Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısında bulunan Varna; zengin tarihi ve kültürüyle pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir liman kentidir. Lakabı “deniz başkenti” olan şehir, özellikle yaz aylarında çok sayıda yerli ve yabancı turisti ağırlamaktadır. Bu yazımda kültürel ve eğlenceli pek çok şey sunan Varna’da gezilecek yerler ve şehir tarihle ilgili bilgileri bulabilirsiniz.

Varna

Varna, Bulgaristan’ın en kalabalık 3. şehri olup 335 bin nüfusa sahiptir. Pek çok turist için sadece yaz aylarında “denize girilecek bir şehir” gibi gözükse bile, yazının devamında görebileceğiniz gibi gezilecek oldukça fazla yeri bulunmaktadır. Özellikle yaz aylarında çok sayıda festival ve etkinlik düzenlendiği için kültür-eğlence-sağlık (termal spa)-deniz turizmi konusunda oldukça gelişmiş bir şehirdir.

Bulgaristan'ın popüler turistik şehirleri
Bulgaristan'ın popüler turistik şehirleri

Varna’ya otobüs ve tren ile ulaşım oldukça kolay. Merkez otogarı şehir merkezine 2 kilometre mesafede yer alıyor. İkiz kardeş Burgas’ta olduğu gibi şehir merkezinde değil maalesef.

Varna Otogarı
Varna Otogarı

Hava durumu alışkın olduğumuz gibi yazları sıcak (ortalama 25 – 35 derece), kışları ise soğuk (5 – 10 derece) şeklinde. Deniz sezonu ülkede yaşayan Bulgarlar için Mayıs ayının ilk günlerinde başlar, Ekim sonuna kadar devam eder. Kışın insanlar şehre yakın termal kaplıcalar için Varna’yı ziyaret ederler.

Tarih

Varna şehri MÖ 570 yılında “Odessos” adıyla kurulmuş. Kurucuları Didim / Aydın’da bulunan Miletos şehrinin denizaşırı sömürgecileriymiş. Uzun yıllar ticaret şehri olarak hayatına devam etmesinin ardından, MS 2-3. yüzyıllar arasında Roma İmparatorluğu altında en iyi yıllarını yaşamış. Şehre su kemerleri, çok sayıda tapınak ve hamam inşaa edilmiş. Bizans döneminde ise Hristiyanlığı kabul ederek, Karadeniz’in önemli liman şehirlerinden biri haline gelmiş.

Milet-Kalkedon-Odessos denizyolu
Milet-Kalkedon-Odessos denizyolu

Bizans egemenliği altında Hun, Slav ve Avarlar tarafından oldukça yoğun saldırılara maruz kalmış. Varna ismini ise bu süreçte almış (6. yüzyılda). Ancak şehir isminin etimolojisiyle ilgili kesin bilgi yok, sadece birkaç teori bulunuyor. Viking’lerin bir türevi olan Varegler’in “varn (güçlendirilmiş yer)” dedikleri veya eski Slav dilinde “siyah” anlamına gelen “varn” adı verildiği ya da doğa olaylarını kontrol eden Hint Tanrıça “Varuna“dan adının geldiği düşünülmektedir. En çok kabul gören anlam ise adının “su şehri” anlamına geldiği…

13 ve 14. yüzyıllarda Varna; Ceneviz, Venedik, Konstantinopolis ve Ragus’lu tüccarların uğrak yeri olmuş. Limana yanaşan gemiler buğday, hayvan derisi, bal, balmumu, şarap, kereste ve Akdeniz’de yetişen tarımsal ürünlerle birlikte lüks ürünler taşırmış. 1393 yılında Osmanlı tarafından fethedilerek, 1878 yılı Osmanlı-Rus savaşına kadar (93 Harbi) Osmanlı egemenliğinde kalmış.

Şehrin tarihindeki en enteresan olaylardan birisi II. Dünya Savaşı’nın ardından, 1949 yılında adının değiştirilerek “Stalin” yapılmış olması. Halk istemiş, bakanlar kurulu oy birliğiyle karar vermiş. 1956 yılında kurul bu sefer “biz n’aptık” diyerek adını tekrar Varna yapmışlar 😁

Gezilecek Yerler

Varna büyük bir şehir değil. Bu nedenle her yer yürüme mesafesinde. Gezilebilecek oldukça fazla kültürel-eğlencesel yeri bulunuyor. Özellikle arkeoloji müzesi hayatımda gezdiklerim arasında en güzellerinden birisi. Hatta direk onunla başlayalım:

Museum of Archaeology

Varna Arkeoloji Müzesi
Varna Arkeoloji Müzesi

Hangi gezi yazısını okursanız okuyun, Varna’da gezilecek yerler arasında mutlaka arkeoloji müzesini göreceksiniz. Bazıları bunu ilk sırada gösterir, bazıları daha sonlarda… Ancak mutlaka bu listelerde arkeoloji müzesi vardır, olmalıdır.

Varna Arkeoloji Müzesi
Varna Arkeoloji Müzesi

Müze 1898 yılında kız lisesi olarak yapılan bir binada bulunuyor. Zaten içeriyi gezerken koridorlarda yürüyüp odalara girdikçe buranın sadece müze için yapılmadığını farkediyorsunuz.

Sütun başları ve mezar taşı kabartmaları (Helenistik dönem)
Sütun başları ve mezar taşı kabartmaları (Helenistik dönem)

Müzede Orta Taş Devri ile Orta Çağı kapsayan eserler sergileniyor. Ancak burası klasik arkeoloji müzelerinin ötesinde altın koleksiyonuyla ön plana çıkan bir müze…

Altın Koleksiyonu
Altın Koleksiyonu

1972 yılında Varna yakınlarında yapılan inşaat çalışması sırasında 294 mezarın bulunduğu bir nekropol keşfediliyor. İnşaat durdurularak mezarlar açılıyor ve içlerinde iskeletlerle birlikte çok sayıda obje bulunuyor. Bunlar arasında 38 farklı çeşidi bulunan 3 bin’den fazla altın, 160 bakır ürün, 230’dan fazla çakmak taşı, 90 kadar mermer taşı, 1100’den fazla takı ve 650’den fazla çömlek bulunuyor. Bu durum tüm dünyada büyük yankı uyandırıyor. Çünkü özellikle bulunan altın miktarı şimdiye kadar tek seferde keşfedilen ve bir şehirden çıkarılan en büyük miktar. Üstelik 6000 yıllık. Günümüzde hepsi arkeoloji müzesinde sergileniyor.

Varna Arkeoloji Müzesi
Varna Arkeoloji Müzesi

Gerçekten muazzam ve eşsiz bir koleksiyon… Yetişkin ve çocuk iskeletlerin üzerlerinde bulunan altınlar beni oldukça etkilemişti.

Bir papaza ait mezartaşı (MS 5. yy)
Bir papaza ait mezartaşı (MS 5. yy)

Anlamı: “Burası benim tüm dünyevi şeylerden uzaklaştığım güzel evim. Yeryüzü bedenimi tutarken hayatımın geri kalanını burada geçireceğim. Bu mezarın içerisine büyük bir neşe içerisinde geldim, yeniden dirilmeyi (kıyameti) bekliyorum”.

Eserler kronolojik sıraya göre dizilmiş ve oldukça fazla eser bulunuyor. Neredeyse tüm açıklamalar tamamen İngilizce’ye çevrildiği için neyin ne olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Müzeye giriş fiyatı yetişkin 10, öğrenci 5 Leva şeklinde. Ancak fotoğraf çekmek için bilet fiyatına ek 20 Leva daha ödemek gerekiyor (cep telefonu dahil). Bence alınız, buna değer.

Nezavisimost Square

Varna’nın temel turistik yerleri küçük bir bölge içerisinde yer alıyor. Nezavisimost Meydanı ise şehrin merkezi ve gezilecek yerlere eşit mesafede bulunan bir meydan. Trafiğe kapalı caddelerin buraya bağlanması nedeniyle ister istemez buradan geçiliyor. Görülecek yerlerinden biri olan drama tiyatrosu 1932 yılında, çeşme ise 1960 yılında inşaa edilmiş.

Drama Tiyatrosu
Drama Tiyatrosu

Osmanlı döneminde buranın yakınlarında mezarlık ve musalla taşı bulunduğu için “Musalla Meydanı” olarak anılırmış. Bulgaristan’ın bağımsızlığının ardından Varna’nın ana meydanı haline gelmiş. Zaman içerisinde birkaç kez adı değişmesine rağmen 1992 yılında eski adı olan Nezavisimost’a geri dönülmüş.

Bu bölgede civarında çok sayıda restoran, cafe ve mağaza bulunuyor.

Maritime Museum

Mayınlar (1877 - 1918) - Deniz Müzesi
Mayınlar (1877 - 1918) - Deniz Müzesi

Deniz Müzesi, Varna’da arkeoloji müzesinden sonra şehirde en çok ziyaret edilen müze olma özelliğinde. 1923 yılında açılmış ve günümüzde 400 metrekare gibi küçük bir alanda hizmet veriyor.

Ana binanın avlusunda Bulgar-Sırp (1885), Balkan (93 Harbi), 1. Dünya Savaşı ve 2. Dünya Savaşı sırasında kullanılan askeri ekipmanlar sergileniyor. Yani burası için sadece “deniz” müzesi demek biraz az kalıyor.

"Cor Caroli" Yatı

Müzede sergilenen en ilginç şeylerden birisi Polonya yapımı olan Cor Caroli yatı. 1976 yılında Bulgar Kaptan Geuorgi Geuorgiev, bu yat ile Varna limanından yola çıkmış ve Atlas Okyanusunu geçerek ve 201 gün sonra Havana (Küba) limanına ulaşmış. Bu klasta bir yatla, bu sürede ve bu kadar mesafeyi gittiği için Guinness rekorlar kitabına girmiş.

Müzenin ana binasında ise tamamen denizcilik üzerine eserler sergileniyor. Subay üniformaları (hatta bazılarının kişisel eşyaları ve hayat hikayeleri), bayraklar, madalyalar, denizcilikte kullanılan optik cihazlar ve teknolojiler, model gemiler, antik dönemlerden kalma gemicilik eserleri bunlardan bazıları. Müzeye giriş fiyatı yetişkin 5, öğrenci 2 Leva.

Ship-museum “Drazki”

Drazki
Drazki

Deniz müzesinin tam karşısında bir “torpido botu” bulunuyor. Adı Drazki, anlamı “arsız“. Pek çok turistin sadece göz ucuyla bakarak önünden geçtiği ve ne olduğunu bilmediği bir bot. Çünkü müzenin avlusunda gözüken helikopter ve savaş makinaları çok daha ilgi çekici gözüküyor. Bu nedenle herkes Drazki’ye sadece küçük bir bakış atmakla yetiniyor. Ancak Drazki, hem Bulgar, hem de bizim tarihimiz için oldukça önemli…

Bildiğiniz gibi Osmanlı Devleti Birinci Balkan Savaşı sırasında pek çok cephede savaşmıştır. Özellikle Kırklareli ve Lüleburgaz’da aldığı ağır yenilgilerin ardından Romanya’nın Constanţa limanı ile İstanbul arasındaki deniz yolu tehlikeli hale gelmiş, buradaki hakimiyetini artırabilmek için Hamidiye Kruvazörü‘nü Varna açıklarına şehri bombalamaya yollamıştır. Ancak birkaç gün sonra hiç planlanmayan bir şey olmuş ve Osmanlı filosu, 21 Kasım’da dört Bulgar torpido botunun (Drazki (Arsız), Latyashti (Uçar), Smeli (Cesur) ve Strogi (Ciddi)) saldırısına uğramıştır. Hamidiye, Drazki tarafından ağır biçimde hasara uğratılmış ve batmaktan zar zor kurtulabilmiştir. Suyun durgun olması sebebiyle sadece ön kısmı batmış olarak güç bela İstanbul’a dönmüş ve olay sonucunda Türklerin Bulgar kıyısındaki donanma etkinliği sona ermiştir. Yani Drazki, Osmanlı için Balkan Savaşı’nın büyük ölçüde bitmesini sağlayan bir torpido botu olmuştur.

“Hamidiye Kruvazörü”

Hamidiye İstanbul'da
Hamidiye İstanbul'da

Şimdi konunun dışına çıkarak biraz bilgi vereyim. 1900’lerin başlarında Osmanlı’da iki gemi halkın oldukça ilgi odağı olmuş ve sevgisini kazanmıştı. Bunlardan birisi “Yavuz“, diğeri “Hamidiye” kruvazörüdür. Yavuz, sonradan yaptığı başarılar nedeniyle halk tarafından sevilmiş, ancak daha öncesinde Odessa’yı bombalayarak Türkiye’yi savaşa soktuğu için Hamidiye’ye göre yeterince ilgi görmemiştir (Yavuz Geliyor Yavuz… şeklinde türküsü bulunur). Hamidiye ise Varna’da ağır yara almasından sonra onarılmış ve Akdeniz’e yollanmıştır. 7 aydan fazla süren seferi sırasında pek çok gemi batırmış ve düşman planlarını bozmuştur. Durumu daha iyi anlayabilmek için şöyle söyleyeyim. Osmanlı o dönemlerde Yunan donanmasından dahi çekinir hale gelmiş ve gemilerini Marmara üzerinden Ege ve Akdeniz’e çıkaramamıştır. Hamidiye ve kaptanı Orbay Rauf Bey, yaptıkları bir planla Yunan gemileri arasından geçerek Akdeniz’e ulaşmış ve aylar boyunca peşine pek çok düşman gemisini takarak Osmanlı’nın tekrar Ege ve Akdeniz’e geçebilmesine olanak sağlamıştır. Düşman gemileri ondan çekinir hale gelmiş ve “hayalet” lakabını takmışlardır. Çünkü ne zaman ve nereden çıkacağı hiç belli olmazmış. Hamidiye, yaptıklarının ardından Avrupa’da ders kitaplarına girmiş, hatta Times dergisinde kendisinden bahsetilmiştir. Elbette Orbay Rauf Bey’i unutmamak gerekir.

Hamidiye Rize'de
Hamidiye Rize'de

Ancak Hamidiye’nin kötü bir hatırası bulunur. Şapka İnkılabı sonrası Rize halkı Ulu Camii önünde toplanarak  “sarığımıza karışılmasın” diyerek protestoya başlamış. Jandarma kalabalığa ateş açmış ve 17 kişi hayatını kaybetmiş. Olayın ardından 143 kişi tutuklanarak İstiklal Mahkemesi’nde yargılanmış. Birkaç gün sonra verilen kararlarda mahkumlardan bazıları salınmış, bazıları hapse yollanmış, 8 Rize’li ise idam edilmiş. Olayın ardından Hamidiye, Rize’ye gelerek şehri bombalamış. Bu mesele türkülere bile konu olmuş:

“Atma hamidiye atma,
Din kardeşiyiz bizi yakma,
Ula şapka da giyeceğiz,
Vergi de vereceğiz.”

Bu durum günümüzde hala tartışılmakta ve konuşulmaktadır.

Konuya tekrar dönersek Drazki, Bulgarlar’ın oldukça övündükleri bir torpido botudur. İçerisini gezmek mümkün olup, benim ziyaretim sırasında şehirde festival olduğu için kapalıydı maalesef… Peki Hamidiye nerede derseniz, işte o 1957’de müzeye dönüştürülmüş ancak 1960’da bakım masrafları çok olduğu için satılmıştır. Yavuz, Mahmudiye, Midilli gibi gemilerin de akıbeti aynıdır. Hamidiye’yi batıran gemi bugün gezilebilirken, denizde inanılmaz başarılar yaratan gemiyi maalesef bugün göremiyor oluşumuz geçmişe verdiğimiz saygının özeti aslında (ancak geçmişe kızmayın, bu durum günümüzde de aynı şekilde).

Roman Thermae

Roma Termal Hamamı
Roma Termal Hamamı

Bu bilgilerin ardından Varna’da gezilecek diğer yerlerle devam edelim. Sıradaki yerimiz antik bir hamam. Bu hamam MS 2. yüzyılda 7 bin metrekare alanı kaplayacak şekilde yapılmış. Balkan coğrafyasının en büyük hamamı, aynı zamanda Bulgaristan’da keşfedilen en büyük arkeolojik sit alanı olma özelliğindeymiş. İki katlı oturma planına sahip olması ve sıcak havanın içeride tüm binayı dolaşması, ayrıca duvarlarındaki mermer süslemeler onun benzersiz özelliğiymiş. Ancak hamam pahalı olduğu için Varna’da yaşayan insanlar bu hamamı kullanmazlarmış. Roma’lı doktorlar kendi vatandaşlarına buraya gelerek hastalıklarından kurtulabileceklerini söylerlermiş.

Roma Termal Hamamı
Roma Termal Hamamı

Hamam Osmanlı döneminde hapisane olarak kullanılmış. Günümüzde ise yetişkinlerin 5, öğrencilerin 2 Leva vererek girebilecekleri bir müze. Ek olarak Varna’nın zengin termal suları günümüzde hala kullanılmaktadır. Şehirde çok sayıda termal hamam ve spa merkezi mevcuttur.

South Thermae

Güney Hamamı
Güney Hamamı

Şehir merkezinin güneyinde, az önce bahsettiğim hamama göre daha küçük başka bir antik hamam bulunuyor. Peki neden birbirine bu kadar yakın mesafede 2 hamam var? Aslında iki resme bakıp azıcık düşününce kolayca anlayabilirsiniz 😀 Ama anlatayım… Roma hamamının duvarlarının bir bölümü ayaktaydı, ancak bunun sadece temeli duruyor. Demek ki bu çok daha önce yapılmış, daha moderni yapılınca burası önemini yitirmiş ve terkedilmiş. Evet, aynen böyle olmuş. Bu hamam MÖ 3. yüzyılda (Odessus’un son dönemleri) yapılmış ve büyük Roma hamamı yapılana kadar faaliyetini sürdürmüş. Ardından tamamen boşaltılmış ve zamanla yıkılarak bu hale gelmiş.

History Museum

Tarih Müzesi
Tarih Müzesi

İkinci hamamın hemen yanında tarih müzesi bulunuyor. Bu bina 1851 yılında Belçika Konsolosluğu tarafından yaptırılmasına rağmen çok az kullanılarak otele dönüştürülmüş. 1900’lü yıllarda hapisane olarak kullanılmış, 1969 yılından sonra tarih müzesine tahsis edilmiş.

Müze 3 katlı. Zemin katında Varna yöresine ait el sanatı örnekleri; terzilik; ayakkabı atölyesi, baskı ve dokuma makineleri ile birlikte limana ait fotoğraflar, belgeler ve gemi modelleri bulunuyor. Giriş katında Varna’nın uluslararası bir şehir haline geliş süreci ele alınıyor. Nasıl yaz başkenti olduğu, plaj malzemeleri, yüzme kıyafetleri, eski binaları, eski haritaları gibi şeylerlerin yanında müzik aletleri sergileniyor.

2. Kat
2. Kat

Müzenin ilk iki katı için “eh işte” yorumunu yapmak mümkün fakat 3. kat gerçekten çok güzel. Burada eski dönemlerde Varna evlerinde kullanılan eşyalar, pastane, oyuncak dükkanı, bürolar, fotoğraf stüdyosu, kitap evi ve otel odası gibi yerlerde kullanılan eşyalar sergileniyor. Özellikle bu bölümü oldukça sevmiştim. Çok estetik ve güzel hazırlanmış. Müzeye giriş fiyatı yetişkinler için 5, öğrenciler için 2 Leva. Ancak içeride fotoğraf çekmek için ek ücret ödemek gerekiyor. Ben gizliden patlattım 3-5 tane 😀

Museum of National Revival

Yeniden Doğuş Müzesi
Yeniden Doğuş Müzesi

Tarih müzesinin biraz ilerisinde şehir mimarisinden tamamen ayrışan bir bina bulunuyor. 19. yüzyılın sonlarında yapılan bu bina bir süre kız lisesi olarak kullanılmış, ardından müzeye dönüştürülmüş. Bulgaristan’da gezdiğim diğer şehirlerde de benzer müzeleri görmüştüm. Müzede Varna’nın Karadeniz’de önemli bir limanı oluşu ve Osmanlı-Rus (90 Harbi) savaşı ele alınıyor (Varna Bulgaristan’ın en son Osmanlı’dan ayrılan şehri). Ben ziyaret etmedim, fiyatı muhtemelen 5 Leva’dır.

Dikkatimi çeken başka bir konuysa tıpkı arkeoloji müzesinde olduğu gibi eskiden burada da kız çocuklarının okumuş olması. Aslında sadece burası için değil, diğer Bulgaristan şehirlerinde de benzeri yerleri çokça görmüştüm. Sanırım 1900’lerin başında (Osmanlı’dan sonra veya Osmanlı dahil) kız çocuklarının eğitimine oldukça önem verilmiş. Enteresan…

Mother of God Cathedral

Mother of God Cathedral
Mother of God Cathedral

Varna’nın sembolü ve en önemli yapısı sanırım bu katedral. Adı “Tanrının Annesi” katedrali. Yine aynı isimde başka ülkelerde birkaç yer gezmiş ve bu isme hiçbir zaman anlam verememiştim. Ancak burada Tanrı diye kastedilen Hz. İsa, annesi ise Hz. Meryem oluyor. Yani Meryem Katedrali gibi bir anlamı oluyor. Ama yine saçma geliyor bana 🙂 Neyse, bu katedral 1880 yılında yapılmış. Yani Osmanlı’nın şehirden ayrılışından 2 yıl sonra. Fotoğrafta pek belli olmuyor ancak oldukça eski gibi duruyor. Zaten mimarının amacıda bunu eski Odessus yapılarına benzetebilmekmiş.

Katedral tamamen bağışlar sayesinde finanse edilmiş. Tanesi 2 Leva’dan piyango biletleri satışa sunulmuş ve 150 bin adet satılmış. Ancak yine de tamamını karşılamaya yetmeyerek yerel imkanlara başvurulmuş. Mesela çatısı bakır teneke ile kaplanmış 😀 Katedral ziyarete açık ve giriş ücretsiz. Benim ziyaretim sırasında düğün töreni vardı. Videoyu izleyebilirsiniz 🙂

Sea Garden

Son olarak geldik Varna’nın en popüler yeri olan o meşhur park “Sea Garden“a. Burası 850 bin metrekare alana yayılmış oldukça büyük bir park. İlk olarak Osmanlı döneminde (1862 yılında) küçük bir park olarak yapılmış, Bulgar bağımsızlığının ardından sahil parkı olacak şekilde düzenlenerek zaman içerisinde bu noktaya gelmiş. Büyüklüğünü daha rahat anlayabilmeniz için şöyle söyleyeyim; gezmesi en az 3 saat sürer (3.5 km mesafe), o da parkta bulunan atraksiyonları es geçerseniz!.. Sadece burası için “walking tour”lar düzenleniyor 🙂 Park içerisinde gezilip görülecek yerlerden bazıları:

  1. Varna Sahili
  2. Deniz müzesi (yazıda bahsetmiştim)
  3. Akvaryum
  4. Planetarium (Gezegenevi)
  5. Astronomik Gözlemevi
  6. Doğal Tarih ve Bilim Müzesi
  7. Hayvanat Bahçesi
  8. Terrarium (hayvanat bahçesinin aksine hayvanların doğal ortamlarında yaşadıkları alan)
  9. Dolphinarium (yunus akvaryumu)

şeklinde. Ancak bunlar sadece en popüler olanlar. Parkta yüzme havuzu, tenis kortu, açık tiyatro, lunapark, heykeller ve çok daha fazlası bulunuyor. Zaten Balkanların en büyük parkı. En yakın rakibi ise Burgas’ta bulunan başka bir Sea Garden (800 bin). Ancak ben Burgas’takini daha çok sevmiştim nedense 🙂

Diğer

Varna’da gezilecek yerler bu şekilde. Elbette her şehirde olduğu gibi 2 günden fazla zamanınız varsa yine görülebilecek şeyler bulmak mümkün. Şehre yakın olup otobüsle gidilebilecek birkaç yer daha bulunuyor..

Park-Museum of Military Friendship 1444 (1444 Askeri Dostluk Müzesi):
Varna şehir merkezi dışında gezilecek yerlerden en önemlisi 1444 Varna Muharebesini konu alan bu müze. Günümüzde bu müzenin bulunduğu yerde Osmanlı ile Papa önderliğindeki Avrupa ülkeleri birleşerek savaşa girmişler. Düşman kuvvetler Bulgar, Macar, Polonya, Çek, Slovak, Eflak (Romanya), Ruthanlar (eski Ruslar), Hırvatlar, Saksonlar ve Litvanyalılar’dan oluşuyormuş. Önderlerin en bilineni sanırım Vlad Tepeş, yani meşhur Drakula (veya kazıklı voyvoda). Bu birliğin amacı Osmanlı’nın İstanbul’u işgal etmesini önlemek ve Bizans’a yardım ulaştırabilmekmiş. Ama olmamış, savaşı II. Murat liderliğindeki Osmanlı ordusu kazanmış. Aynı zamanda hem Avrupa, hem de Osmanlı tarihini değiştiren bir savaş olmuş. Bu kadar güç birleşip Osmanlı’yı yenmeyi başaramayınca Avrupa ülkeleri Osmanlı’nın üstünlüğünü kabul etmiş ve Osmanlı’da yükseliş devrini başlatmış, Lehistan-Macaristan bir daha birleşmemek üzere ayrılmışlar. Bu savaş için Bulgar kaynaklarında Osmanlı’nın 60 bin, birlik kuvvetlerinin 20 bin askeri vardı diyor, Türk tarihinde ise tam tersi… Müzede savaştan kalma silah, kıyafet, bayrak ve çok sayıda doküman sergileniyor.

Stone Forest (Taş Ormanı):
Varna şehir merkezi dışında “Taş Ormanı” adı verilen ve 13 bin metrekare alan içerisine yayılmış bir bölge bulunuyor. Burada irili ufaklı 300’den fazla taş (kolon) bulunuyor. Bazıları 10 metre yüksekliğindeymiş. Nasıl oluştukları hakkında kesin bilgiler yok, sadece hipotezler var. Deniz dalgaları, rüzgar, yağmur gibi çevresel faktörlerin mekanik etkisiyle oluştukları düşünülüyor. Gidenlerin ortak yorumu ise “insan yapımı olmadığı düşünmek zor” diyorlar. İlginizi çekerse gidebilirsiniz.

Buralar dışında kaya içerisinde bulunan Aladzha Manastırı’nı, Bulgar’ların sosyalist dönemini konu alan Retro Müzesi’ni, Botanik Parkı ve Etnografya Müzesi’ni gezebilirsiniz. Ancak Sea Garden’da bahsettiğim yerleri atlamamak gerekir. Kısaca Varna’da 1 hafta bile kalsanız gezecek yerleri bitiremezsiniz…

Şimdiden herkese iyi seyahatler!

Benzer Yazılar

Yorum Yaz