Veliko Tarnovo Gezilecek Yerler

Balkanlarda Osmanlı döneminde kurulan veya gelişen pek çok şehir gezdim. Veliko Tarnovo (Türkçe’si ile Tırnova), gezdiğim bu şehirler arasında tarihi dokusu bozulmamış en güzel şehirlerden birisi oldu. Sahip olduğu kalesi, Ortaçağ kiliseleri, çarşısı, müzeleri, şehre yakın vadileri ve konakladığım hostelin inanılmaz manzarası sayesinde Veliko Tarnovo’da çok güzel 3 gün geçirdim. Bu yazımda Bulgaristan’ın en güzel ve turistik şehirlerinden biri olan Veliko Tarnova (Tırnova) şehrinde gezilecek yerler ve şehir tarihiyle ilgili bilgileri bulabilirsiniz.

Giriş

Eski & Yeni - Geleneksel Veliko Tarnovo Mimarisi

Hani bazı kelimeler vardır; adını her seferinde yanlış yazıp Google’dan kontrol ettiğimiz… İşte “Veliko Tarnovo” benim için bunlardan bir tanesi. Özellikle “Tarnovo” kelimesinin doğru yazımını bir türlü ezberleyemedim. Şehirde tanıştığım diğer turistlerin de aynı şekilde “Tarnovo” yerine “Tornova, Tarnova, Tornovo” gibi çeşitli şekillerde şehrin adını söylediklerine tanık oldum. Bu nedenle yazıya önce şehir adının etimolojisiyle başlamak istedim. “Tarnovo” adı, Slavca’da “Tranov” kelimesinden türemiştir. Yani Türkçe’si ile “dikenli” anlamına gelmektedir. “Veliko” ise 1965 yılında şehrin onuruna verilmiş bir ön ektir. Bulgarca’da “Yüce” anlamına gelir. Yani Veliko Tarnovo için “Yüce Dikenli Şehir” diyebiliriz (biraz saçma gibi durdu ama neyse 😅). Şehre verilen isimler sırasıyla şu şekilde: Ternov, Tranov, Tarnov, Tarnovgrad, Tarnovo ve son olarak Veliko Tarnovo…

Veliko Tarnovo

Bulgaristan'ın popüler turistik şehirleri

Veliko Tarnovo’nun nüfusu yaklaşık 72 bin kişidir. Yani Bulgaristan’ın en kalabalık 15. şehridir. Konum olarak “Orta Bulgaristan” bölgesinin kuzeyinde kalmaktadır. Başkent Sofya’ya uzaklığı 250 km olup, E772 karayolu üzerinden ulaşılabilir. Ülkenin diğer şehirlerinden kolayca otobüs bulabileceğiniz gibi, Sofya – Burgas ve Varna’dan trenler mevcuttur (ancak pek fazla sefer olmayabilir). Özellikle ülkenin “deniz turizmi” yükünü çeken ikiz kardeşlerden biri olan “Varna” yolu üzerinde kaldığı için, 1-2 gece fazla vakti olan pek çok yerli – yabancı turistin uğradığı bir şehirdir. Ayrıca Budapeşte gibi Avrupa’nın çeşitli başkentlerinden gece trenleri bulmak mümkündür.

Veliko Tarnovo Tren İstasyonu

Yeri gelmişken belirteyim; Veliko Tarnovo tren istasyonu öyle bir yerde ki, adete kimse bulamasın diye yapılmış. Ben bugüne kadar gezdiğim 150’den fazla şehir arasında ilk defa bir yeri bulmak için bu kadar zorlandım. Ne bir tabela var, ne de etrafta soracak birileri. Fotoğrafta görebileceğiniz gibi doğa ile iç içe bir yerde 🙂 Ancak, patikamsı yoldan 5 dakika geri yürürseniz şehrin ana caddelerinden birine ulaşıyorsunuz. Yani 5 dakika yürünce şehirden köye gelmiş gibi hissediyorsunuz. Burayı ararken günde tek seferi olan Burgas trenini kaçırmıştım maalesef. 4 saatlik direk yolculuk yerine, 8 saat aktarmalı gitmek zorunda kalmıştım…

Tarihi

Gelelim şehrin tarihine… Veliko Tarnovo’nun resmi turizm portalına göre ise burada yaşam 7000 yıl önce başlamış. Uzun yıllar boyunca Trakyalı kavimlerin yaşadığı bir bölge olmuş.

Madeni paralar - Arkeoloji müzesi

Yapılan arkeolojik kazılar sonucu Roma döneminden kalma pek çok sikke bulunmuş. Özellikle Roma İmparatorluğu’nun son dönemlerinde oldukça kalabalık bir şehir olduğu tahmin edilmektedir.

Arkeolojik Eserler (10.-15. yy) - Arkeoloji Müzesi

Ancak Veliko Tarnovo’da yaşam İmparator Herakleios döneminde (610-641) son ermiş. Uzun yıllar kervan geçmez bir bölge olarak kaldıktan sonra Bizans egemenliği altında yeniden kurulmuş. Bu konuda en eski Bizans kaydı 950 yılına ait (bölgeden köy olarak bahsediliyormuş).

İkinci Bulgar İmparatorluğu

1185 yılında, “Boliar Kardeşler1 tarafından bağımsızlık için Bizans’a karşı isyan başlamış. 2 yıl süren savaş sonunda galip gelinilmiş ve 1187 yılında “İkinci Bulgar İmparatorluğu” kurulmuş. Veliko Tarnovo ise bu imparatorluğun başkenti olmuş (“Turnovgrad” adı verilmiş). İsyana öncülük eden “Ivan” ve “Peter” kardeşler “Çar2 ünvanı almışlar. İmparatorluk ve çarlar ile ilgili yazının devamında oldukça detaylı bilgiler bulacaksınız.

  • Boliar: Aristokrat bir ünvan
  • Çar (İng: Tsar): Rusya, Bulgar ve Sırp imparatorluklarında krala verilen ünvan.
Kaloyan'ın yüzüğü - Arkeoloji Müzesi

Kaloyan” adında üçüncü bir kardeş daha varmış. İlerleyen dönemlerde imparatorluğun başına o geçmiş. Yazının devamında onunla ilgili daha detaylı bilgiler vereceğim. Şimdilik yüzüğüyle ve adının Latince’de “yakışıklı” anlamına geldiğiyle idare edelim 😇

Veliko Tarnovo 3D

Veliko Tarnovo şehri geçmişte; Tsarevets, Trapezitsa ve Sveta Gora tepeleri üzerine kurulmuş. Yantra Nehri’nin sarp kayalık ve kademeli yamaçlarıyla etrafı çevrili olduğu için saldırıya uğraması imkansızmış. İkinci Bulgar İmparatorluğu döneminde çarların yaşadığı, Bulgar patriğinin oturduğu, şehrin önde gelen asillerin evlerinin bulunduğu kültürel bir merkez durumundaymış.

Sofya Gezi Rehberi
Bulgaristan'ın başkenti olan Sofya gezi rehberi, gece hayatı, gezilecek yerler, yapılacak şeyler, yeme-içme ve konaklama tavsiyeleri

Osmanlı Dönemi

Veliko Tarnovo, 1393-1878 yılları arasında Osmanlı Devleti’nin bir parçasıymış. İsim olarak “Tırnova” adı verilmiş. 1388-1389 yıllarında Vezîriâzam Çandarlı Ali Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu, kış seferi sırasında çatışma olmadan şehri ele geçirmiş ancak Çar “Şişman” Ivan’ın affedilmesinin ardından şehir geri verilmiş. 4 yıl sonra Yıldırım Bayezid, uzun ve şiddetli geçen bir kuşatmanın ardından şehri tekrar ele geçirmiş (17 Haziran 1393). Böylelikle Veliko Tarnovo’da 485 yıl sürecek Osmanlı dönemi başlamış. İlginç bir bilgi olarak, araştırdığım kadarıyla şehirde her zaman Hristiyan nüfusu Müslüman nüfusundan fazla olmuş.

“Tırnova Olayı”

Şehir tarihinde “Tırnova Olayı (Tırnova Cadısı)” adında trajikomik bir hikaye bulunur. 1833 yılında, Tırnova Kadısı Ahmet Şükrü Efendi, hükümet merkezine bir yazı gönderir ve bu Takvim-i Vekayi’nin 69. sayısında yayınlanır. Yazı içeriği şöyledir:

Tırnova’da cadılar türedi. Gün battıktan sonra evlere dadanıp, erzak namına ne varsa; un, yağ, şeker, bal gibi şeyleri birbirine katıp içlerine bazen toprak bile karıştırıyorlar. Evlerin içlerine girerek yüklüklerdeki yorgan, şilte, yastık ve bohçaları didikleyip açıyorlar. Zaman zaman insanların üzerine taş, toprak, çanak çömlek attıkları halde kimse bir şey görmüyor. Birkaç erkek ve kadının da üstüne saldırdılar. Bunlara sorduğumuzda, ‘Sanki üzerimize manda çöktü sandık!’ dediler ama bir şey görmemişlerdi. Bu sebeple birçok mahalle sakini evlerini başka yerlere taşımak zorunda kaldılar. Halk, en sonunda bunun cadı işi olduğuna karar verdi.

Civar kasabalardan İslimye’de yaşayan ve cadı çıkartmakla şöhret bulmuş olan Nikola isimli bir Rum, bu işi halletmek üzere kasabaya çağrıldı ve kendisiyle işi halletmesine karşılık 800 kuruşa pazarlık edildi. Nikola, beraberinde getirdiği üzeri resimli bir tahtayla kasaba mezarlığına gitti ve bunu parmağının üzerine yerleştirerek çevirdi. Resimli tahta hangi mezara dönük durduysa o mezarın cadılı olduğunu gösterdi.

Resimli tahtanın dönük kaldığı mezarlar hayattayken şimdi kaldırılmış olan Yeniçeri Ocağı’na mensup iki yeniçeriye, Ali Alemdar ve Abdi Alemdar adındaki iki eşkıyaya aitti. Bunların mezarını açtığımızda karşılaştığımız manzara korkunçtu. Her ikisinin cesedini de yarım misli büyümüş, kılları ve parmaklarıyla tırnaklarını üçer dörder kat uzamış bulduk.

Mezarlar açılırken bekleşen bütün kalabalık bu manzarayı gördü. Bu iki zorba, yeniçeri ocağı kaldırılırken her nasılsa yaşlarının ileri olmasından dolayı cellât eline düşmeyerek ecelleriyle ölmüşlerdi. Sağlıklarında yaptıkları zorbalığın devamı olarak şimdi de kötü ruhları zavallı kasaba halkını rahatsız etmeye başlamıştı.

Cadıcı Nikola’ya göre, bunların sonsuza kadar ortadan kaldırılmaları için karınlarına birer ağaç kazık saplanması ve yüreklerinin kaynar suya atılarak haşlanması gerekiyordu. Mezarlarından çıkarttığımız ölülerin karınlarına söylendiği gibi birer ağaç saplayıp, yüreklerini dahi yerlerinden sökerek kaynar suya atıp haşladılar. Fakat bunların hiçbirisi kâr etmeyince Nikola bu sefer cesetlerin yakılması gerektiğini söyledi. Şer’an izin verildi ve cesetler hemen oracıkta yakıldı. Böylelikle çok şükür kasabamız cadı belâsından kurtulmuş oldu!..

Ancak işin iç yüzü biraz daha farklı. Yeniçeri ocağının kaldırılmasına şehir halkı tepki göstermiş ve onların yeniçerilere bakış açısını değiştirebilmek için bu şekilde bir “cadı” varlığı uydurulmuş.

Gezilecek Yerler

Veliko Tarnovo, gezilecek yerler anlamında küçük bir şehir olduğu için her yere yürüyerek ulaşmak mümkün. Ancak yukarıda belirttiğim gibi 3 tepe üzerine kurulu olduğu için gezmesi biraz zor olabiliyor. Benim seyahatim sırasında hava çok sıcaktı ve bu durum beni oldukça fazla etkilemişti.

Samovodska Charshia

Samovodska Charshia (Arasta)

Samovodska Charshia, 19. yüzyılın başlarında kurulan Osmanlı usulü bir çarşı (arasta)’dır.

Samovodska Charshia girişi, Hadji Nikoli Hanı (solda), Stefan Stambolov heykeli (sağda)

Eskiden şehre 10 km mesafede yer alan Samovodska Köyünde yaşayan insanlar buraya gelerek ev yapımı ürünlerini satarlarmış. Zamanla büyüyüp gelişen çarşıya yeni tezgahlar ve atölyeler eklenmiş. Şehrin zengin tüccarları kendileri için han ve başka tüccarların konaklamaları için kervansaray inşaa ettirmişler.

Hediyelik Eşya Dükkanı - Samovodska Charshia
Hediyelik Eşya Dükkanı - Samovodska Charshia

Günümüzde çarşıda her birinden birkaç adet olmak üzere restoran (tüccar hanları), cafe ve hediyelik eşya dükkanları bulunuyor. Bu dükkanlarda çömlek, bakır işleme, tahta oyma, dokuma, boyama, Türk tatlıları gibi ev yapımı diyebileceğimiz ürünler satılıyor.

Geleneksel mimaride başka bir sokak
Onlar da bizden 🙂

Ancak bu bölgeye gittiğiniz zaman hayal kırıklığına uğramanızı istemem. Bahsettiğim tüm dükkanlar neredeyse tek bir sokak üzerinde toplanmış (Georgi S. Rakovski). Paralel sokaklarda, veya yukarıya doğru çıkıldığında geleneksel mimaride evler devam ediyor ancak buralarda insanlar yaşıyor. Başka bir değişle dükkanların olduğu sokağı saymazsak burası “varoş” bir mahalle. Öyle uzun saatler geçirilecek bir yer değil…

Tsarevets

Tsarevets - rekonstrüksiyon

Veliko Tarnovo’nun sembolü olan Tsarevets Kalesi; günümüze kadar ulaşan surları, kapıları, tarihi ve etkileyici manzarasıyla Bulgaristan’ın en çok ziyaret edilen yeridir.

Tsarevets ve surları

Milattan önce 3. yüzyılda yaşamın başladığı tepe, kanlı bir tarihe sahip olan Veliko Tarnovo için her zaman önemli bir savunma merkezi olmuştur. 9. yüzyıldan itibaren Bulgarlar buraya yerleşmiş, özellikle 2. Bulgar İmparatorluğu döneminde (1185 – 1393), imparatorluğun yönetim yeri haline gelerek; içerisinde 400’den fazla ev, 18 kilise ve kraliyet sarayları yapılmış.

Kale Surları

Kalenin etrafı 12. yüzyılda surlarla çevrilmiş. 1100 metre uzunluğunda, 3.40 metre kalınlığında ve 10 metre yüksekliğinde olan bu surlar; yüksek bir tepe üzerine kurulan kalenin doğal savunmasını kat be kat artırmış. Yukarıda yer alan fotoğrafa dikkatli bakarsanız, şehir kuşatıldığında aşağıdan herhangi bir saldırının yapılamayacağını, yapılsa bile oldukça fazla kayıp verileceğini anlayabilirsiniz. Osmanlı’nın kaleyi 3 ayda ele geçirmesi büyük ihtimalle saldırı sonucu değil, etrafını kuşatarak içeriye yardım girişini engellemesi sonucu olmuştur diye tahmin ediyorum.

Tsarevets - Veliko Tarnovo (Tırnova)

Kalenin 3 adet giriş kapısı bulunuyor. Bunlardan birincisi fotoğrafta gördüğünüz Kuzey Kapısı, aynı zamanda kalenin ana giriş kapısı olma özelliğinde. Bilet gişesi bu kapının biraz gerisinde kalıyor. Fiyatı: 10 Lev = 22 TL.

Little Gate (küçük kapı)

İçeriye girdikten sonra sola dönerseniz göreceğiniz ilk şey kalenin diğer kapısı, yani “küçük kapı” oluyor. Bu ve birazdan bahsedeceğim kapıdan giriş/çıkış mümkün değil. Yalnızca ana kapı kullanılıyor.

Baldwin Kulesi

Kaleye girdikten sonra eğer sağa dönerseniz yine kale içerisinde mutlaka görülmesi gereken diğer kapıya (Frenhisar Kapısı) ve Baldwin Kulesi’ne ulaşıyorsunuz. Baldwin Kulesi, 1930 yılında ilk Latin İmparatoru I. Baldwin onuruna inşaa edilmiş. Pek çoğunuzun hatırlayacağı gibi, 1204 yılında 4. Haçlı Seferi “Kudus’ü kurtarmak” amacıyla Venedik’ten yola çıkmış ancak Bizans’ı, yani günümüz İstanbul’unu işgal etmiş. Ardından Latin İmparatorluğu kurulmuş ve I. Baldwin kendisini bu imparatorluğun kralı ilan etmiş.

Plovdiv (Filibe) Gezi Rehberi
Osmanlı şehri Plovdiv'de gezilecek yerler, görülmesi gereken önemli noktalar, şehir tarihi ve tavsiyeleri içeren bir gezi rehberi.

Tabir-i caizse çiçeği burnunda imparatorun ilk yaptığı işlerden birisi Bulgar topraklarında hak iddia etmek olmuş. Şövalyelerini Bulgar köylerine yollayarak girişte yüzüğünü paylaştığım Kolayan’ın diz çökmesini istemiş. İki taraf anlaşamayınca 1205 yılında Hadrianapolis Muharebesi yaşanmış (Hadrianapolis günümüz Edirne’si oluyor). Bulgar Çarı Kolayan, düşmanına güzel bir taktik uygulayarak tüm ordu ve 300’e yakın şövalyelesini öldürmeyi başarmış. Sonuç ne olursa olsun savaş alanını terk etmeyeceğini açıklayan I. Baldwin ise yakalanarak esir alınmış. Önce kör edilmiş, kısa bir süre sonra da öldürülmüş. Kemikleri köpeklere verilmiş, kafatası ise Kolayan’ın şarap kadehi olmuş. İşte bu olaylardan mütevellit Baldwin onuruna 1930 yılında bu kule inşaa edilmiş.

Kaloyan Heykeli, Varna / Bulgaristan

Şimdi biraz dedikodu yapalım… I. Baldwin esir olarak kalede tutulurken Çar Kolayan’ın karısı (Cuman prensesi – adı bilinmiyor), Baldwin’e kaçış için yardım edeceğine dair şeyler söyleyerek onu baştan çıkarmaya çalışmış. Baldwin bunun tuzak olduğunu düşünerek her seferinde prensesi reddetmiş. Dedikodular çabuk yayılmış ve bu durum Kolayan’ın kulağına gitmiş. Çar derhal emir vererek Baldwin’i öldürtmüş ve yukarıda belirttiğim gibi kemikleri köpeklere, kafatasını kendisine almış. (Latin İmparatorluğu Baldwin’in öldüğünü hiçbir zaman öğrenememiş. Hatta bu olaydan 20 yıl sonra birisi çıkıp “ben Baldwin’im, yaşıyorum” diyerek halkı isyana sürüklemiş). Devam eden yıllarda çarın karısı “Selanik Kuşatması” sırasında kiralık katil tutarak kocası Kolayan’a suikast düzenletmiş, ardından Çarın halefi ve yeğeni Boril ile evlenmiş… (yazının devamında Boril de kuzeni tarafından öldürülecek 😅).

Kale içerisinde bulunan evler

Baldwin Kulesi, kaleye girişte en sağ tarafta kalıyor. Kişisel tavsiyem içeriye girdikten sonra soldan devam etmeniz. Önce yukarıda belirttiğim Küçük Kapı’yı, ardından kale içerisinde 400’den fazla bulunan evlerin kalıntılarını göreceksiniz. Evlerde spesifik olarak görülmeye değecek bir şey yok bana sorarsanız. Buradan dümdüz yürürseniz idam taşına ulaşırsınız. Ben hava çok sıcak olduğu için yürümemiştim.

Haritada işaretlediğim gibi sırayla Kırmızı - Mavi - Yeşil yolu takip edebilirsiniz.

Not: Ek önlem olarak eğer hava güneşliyse yanınıza şapka alınız. Çünkü kale büyük ve sürekli yukarıya doğru çıkacaksınız. Güneşli havayı da hesaba katınca bir hayli yorucu olabiliyor.

Kral Sarayı
Kral Sarayı

Kraliyet (Çar) Sarayı, İkinci Bulgar İmparatorluğu çarının yaşadığı, taç giyim törenlerinin yapıldığı ve önemli politik meselelerin görüşüldüğü saraymış. Etrafı surlarla çevrili 4872 metre kare alanda kurulu olup, aynı zamanda iki gözetleme ve savunma kulesi bulunurmuş (fotoda biri gözüküyor). Ancak günümüzde görülecek pek bir yeri yok bana sorarsanız. Belirli günlerde çeşitli etkinlik ve sahne şovları yapılıyor. Sandalyeler o yüzden 🙂

Patrik Katedrali
Patrik Katedrali

Ve kalenin en üst noktasında, şehrin her yerinden gözüken Patrik Katedrali‘ndeyiz. Burası 6. yüzyılda (erken Bizans döneminde) inşaa ediliyor, Bulgar İmparatorluğu döneminde (11-12. yy) ise yeniden inşaa edilerek Bulgar Patriği’nin yaşadığı katedrale çevriliyor.

Osmanlı'nın fethine kadar Bulgar patrikleri

Ancak Osmanlı Devleti şehri ele geçirdikten sonra kale içerisinde yer alan tüm kiliseleri camiye, evlerin bazılarını ahıra ve hamama çeviriyor. Osmanlı’nın ardından -haliyle- camiler tamamen ortadan kaldırılıyor. Günümüz katedrali 1980 yılında tekrar inşaa ediliyor. İçerisinde Bulgar tarihinde önemli olan olayların anlatıldığı freskler yer alıyor. Giriş ücretsiz.

İçerisinde çektiğim videoyu yukarıdan izleyebilirsiniz.

Sound and Light Show
Sound and Light Show

Kale içerisinde çok sayıda spot ışığı ve mayına benzeyen hoparlörler bulunuyor. Bunlar belirli günlerde düzenlenen “Sound and Light Show (ses ve ışık gösterisi)” için konulmuşlar. Peki nedir bu gösteri?

Eğer şanslıysanız şehri ziyaret ettiğiniz tarihlerde denk gelip izleyebilirsiniz. Etkinlik takvimi için resmi sitesine bakabilir veya tourist information’a danışabilirsiniz. Benim bulunduğum tarihlerde yoktu maalesef…

Trapezitsa

Trapezitsa Tepesi

Trapezitsa, İkinci Bulgar İmparatorluğu döneminde kurulan ilk kaledir. İmparatorluk buradan yükselmiş, ilerleyen dönemlerde Tsarvets Kalesi’ne taşınmıştır. Burada genellikle Ortadoks din adamlarının yerleşim yerleri ve çok sayıda kilise bulunurmuş. Tepe oldukça yüksek olduğu için pek çok turist -ben dahil- buraya çıkmayıp uzaktan bakmakla yetiniyor. Zaten fotoğrafta görebileceğiniz gibi diğer kaleye göre pek iyi durumda değil. Uzun yıllardır restorasyon ve kazı çalışmaları devam ediyormuş. Surların bir bölümü ve bir adet kule 2009 yılında restore edilmiş.

Asen Dynasty Monument

Asen Hanedan Anıtı

Asen Hanedanlığı, İkinci Bulgar İmparatorluğu’nu kuran ve topraklarını genişleten hanedanlıktır. Çarları ise sırayla şu şekildedir:

  • I. Ivan Asen (1187 – 1196): Kurucu.
  • IV. Peter (1186 – 1197): Kurucu.
  • Kaloyan (1197 – 1207): Yazıda detaylıca bahsettiğim çar.
  • Boril (1207 – 1218): Kaloyan’a suikast düzenlenmesine yardım eden, ardından karısıyla evlenen kişi.
  • II. Ivan Asen (1218 – 1241): Boril’i kör ederek öldüren ve imparatorluk topraklarını 3 denizle buluşturan çar.
  • (4 tane daha var)
  • III. Ivan Asen (1279 – 1280).
Asen Hanedan Anıtı

Hanedanlık anıtında 4 adet atlı heykel yer alıyor. İlk 3 tamam (imparatorluk kurucuları). Ama 4. olarak Boril yerine II. Ivan’ın heykelini yapmışlar…

Asen Hanedan Anıtı

Tam ortada ise 15 metre yüksekliğinde Bulgar imparatorluğunun gücünü ve yükselişini sembolize eden kılıç yer alıyor. Anıtın olduğu bölgeyi ve hemen arkasında yer alan sanat galerisini aşağıdaki videolarımda görebilirsiniz.

Anıt, İkinci Bulgar İmparatorluğu’nun kuruluşunun 800. yüzyılına ithafen yapılmış.

Archaeological Museum

Arkeoloji Müzesi

Yazımın buraya kadar olan bölümünde Veliko Tarnovo şehrinin tarihte önemli bir yeri olduğunu, özellikle 200 yıl Bulgar İmparatorluğu’na başkentlik yaptığını, aynı zamanda Roma, Bizans, Osmanlı vb. pek çok farklı medeniyetin yaşadığı bir şehir olduğundan bahsettim. Şehrin tarihi bu kadar önemli olunca, burada yaşayan medeniyetlerin geride bıraktıkları kalıntıları görmek için arkeoloji müzesini gezmek şart oluyor 🙂

Veliko Tarnovo Arkeoloji Müzesi
Veliko Tarnovo Arkeoloji Müzesi
Veliko Tarnovo Arkeoloji Müzesi
Veliko Tarnovo Arkeoloji Müzesi

Müze 2 kat ve 3 sergi salonundan oluşuyor. İlk salonda Samovodene tümülüsü başta olmak üzere civar yerleşkelerden çıkarılan eserler, ikinci salonda Yunan, Trak ve Roma’lılardan kalan eserler, 3. salonda ise İkinci Bulgar İmparatorluğu döneminden mücevher, seramik, zırh vb. eserler sergileniyor. Ancak içeride yer alan açıklamaların %60-70 kadarı Bulgarca olduğu için anlamakta güçlük çekiyorsunuz. İngilizce açıklama fazla bulunmuyor. Bilemedim 😳

Müzenin en enteresan bölümü videoda paylaştığım iskeletin bulunduğu bölüm. İlk gördüğümde kısa bir süre şok geçirmiştim 🙂 Ancak iskelet önünde yer alan açıklama tamamen Bulgarca. Bu nedenle hakkında en ufak bilgim dahi yok. Müzeye giriş fiyatı 6 Leva (tam) / 2 Leva (öğrenci).

Museum of the Bulgarian Revival

Yeniden Canlanma ve Kurucu Meclis Müzesi

Arkeoloji Müzesi’nin hemen yanında “Bulgaristan Yeniden Canlanma ve Kurucu Meclis Müzesi” bulunuyor. Burası 1872 yılında inşaa edilmiş eski bir Osmanlı konağı. Eskiden Osmanlı devlet yetkililerinin konakladıkları ve çalışmalarını yürüttükleri bir yermiş. 1985 yılından itibaren müze olarak hizmet veriyor.

Osmanlı Kılıçları
Ivan Şişman ve Yıldırım Beyazid döneminden kalma paralar
16. yy Hristiyan sanatı
Veliko Tarnovo Esnafı
Kurucu Meclis salonu

Konak 3 katlı. Alt katta 16. yüzyıl Hristiyan sanatına dair örnekler sergileniyor. Bunların çoğu şehirde Osmanlı baskısı hakimken sanat okullarında gizlice yapılmış. İkinci kat genel olarak Osmanlı-Rus savaşını konu alıyor. Bu dönemde kullanılan silahlar, dokümanlar ve belgeler sergileniyor (bulgarca isyan belgeleri vb. vardı). Yine aynı katta Veliko Tarnovo esnafının dükkanlarında kullandıkları alet-edevatlar ve çok sayıda fotoğraf bulunuyor. Çeşitli esnaf ailelerinin hayatıyla ilgili bilgiler yazıyor. En üst katta ise kurucu meclis salonu yer alıyor. Burası Osmanlı-Rus savaşının ardından (93 harbi) Bulgaristan’ın bağımsızlığı için çalışmalar yapılan meclis. Bizdeki Atatürk’ün konuşmalarını yaptığı ilk meclis gibi düşünebilirsiniz. Müzeye giriş fiyatı 6 Leva (tam) / 2 Leva (öğrenci)

Virgin Mary Cathedral

Müzelerin olduğu bölümün biraz gerisinde Bakire Meryem Katedrali bulunuyor. Ancak katedralle ilgili internette bir bilgi yok. Öyle zannediyorum ki yakın bir tarihte yapılmış. Çoğunlukla şehir sakinlerinin evlilik törenleri için kullanılıyor.

Tsarevets Manzarası

Katedralin hemen arkasında ise Tsarvets ve Trapezitsa tepelerini en iyi görebileceğiniz bir nokta var. Burada bol bol fotoğraf çekmek mümkün 🙂 Ancak ışık ve ses gösterisi sırasında bu alan giriş ücretli oluyor sanıyorum. Fotoğrafın hemen sağındaki bina bu gösterinin ana kumanda merkezi 🙂

Holy Forty Martyrs Church

Kutsal Kırk Şehitler Kilisesi

Sırada Tsarevets Kalesi’nin aşağısından devam eden yolun üzerinde görülecek 2 kilise var. Ancak öncesinde bu yolun Arbanassi Köyü‘ne gittiğini belirteyim. Arbanassi, Veliko Tarnovo’ya gelen pek çok turist tarafından ziyaret ediliyor. Köyde Osmanlı döneminden kalma pek çok ev ve kiliseler yer alıyor. Fakat kale ile arasında 4 kilometre mesafe var. Ben sıcak havadan dolayı yürümeyi göze alıp gitmemiştim. Kiralık aracınız varsa veya yürümek isterseniz düşünebilirsiniz 🙂

40 Şehitler

Gelelim kiliseye… Adı Kutsal Kırk Şehitler Kilisesi. Peki nedir bu? M.S. 316 yılında, Doğu Roma’da putlara tapmayan kişilerin cezaya çarptırılacağıyla ilgili imparator tarafından bir ferman yayınlanır. Bu fermanlar günümüz Sivas’ına (Sebaste’ye) de ulaşır. Sivas’ta 40 Hristiyan lejyoner bulunmaktadır. Sivas valisi 40 lejyonere putlara tapmak için kurban kesmelerini söyler, ancak askerler bunu reddeder. Buna çok sinirlenen vali tüm lejyonerleri soyundurup donmuş bir gölete götürür. Ertesi gün tüm lejyonu donarak ölmüş olarak bulur. Emin olmak için önce cesetlerin ayaklarını kırdırır, ardından hepsi yakar. Yöre halkı ise kül ve kemikleri toplayarak çevre kiliselere dağıtır. Her 9 Mart tarihinde Ortodoks kilisesinde bu şehitler anılır. Ayrıca İncil’de bu şehitlerden bahsedilir…

Veliko Tarnovo’da bulunan bu kilise, 40 şehit onuruna 1230 yılında II. Ivan Asen’in emriyle inşaa edilmiş. Kilise içerisinde üzerinde yazıt bulunan kolonlar, freskler ve 6 adet mezar bulunmaktadır. Kaloyan, II. Ivan ve karısının mezarları bu kilise içerisindedir. Giriş fiyatı 6 Leva’dır.

Church of St. Peter and Paul

Aziz Peter ve Paul Kilisesi
Aziz Peter ve Paul Kilisesi

Aziz Peter ve Paul Kilisesi, Çar Kaloyan’ın emriyle 1204 yılında papanın kendisini resmen çar olarak tanıması onuruna yaptırılmıştır. Osmanlı’nın fethinin ardından bu kiliseye dokunulmamış ve ibadete izin verilmiştir. Bu özelliğiyle Veliko Tarnovo’nun en uzun süre hizmet vermiş kilisesidir. İçeriye giriş 5 leva’dır.

Diğer

Tourist Information
Asen Anıtı ve Sanat Galerisi
Veliko Tarnovo
Zavera Anıtı

Yeme – İçme – Konaklama

Hikers Hostel
Hostelde tanışıp çok fazla muhabbet ettiğim Tayvan'lı Will
Bolyarski Restoran - Bolenez soslu makarna
Pizza, Ego Restorant
Bolyarski Restoran - Salata

Hikers Hostel’de rezervasyon yapmak için Tıklayınız

Kaynaklar

Yorum Yaz

Yorumlar

Bu yazıya henüz yorum yazılmamış. İlk yorumu yazarak katkıda bulunabilirsin.