Liepaja Gezilecek Yerler

Letonya’nın güneybatısında yer alan Liepaja (okunuşu Liepaya), 90 bin kişilik nüfusuyla ülkenin en büyük 3. şehridir. Bir tarafında Baltık Denizi, diğer tarafında iki büyük göle sahip olan şehir; aynı zamanda 6.5 kilometrelik sahil ve %35 gibi büyük bir oranda yeşil alanla kaplıdır. Bu yazımda “Rüzgarın doğduğu şehir” ve “müziğin başkenti” lakaplı Liepaja’da gezilecek yerleri bulabilirsiniz.

Giriş

Liepaja, küçük bir balıkçı köyü olarak kurularak, yüzyıllar içerisinde 90 bin kişinin yaşadığı büyük bir şehre dönüşmüş. İlk olarak “Liva” adıyla bahsedilen şehir, Töton Şövalyeleri‘nin tüm Kuzey Avrupa’yı Hristiyanlaştırması sırasında, 1263 yılında yeni bir şehir olarak tekrar kurulmuş ve ismi Libau olarak değiştirilmiş.

Uzun yıllar Amsterdam ve Moskova ile deniz yoluyla ticaret yapılmış, ancak 1500’lü yıllardan sonra kendini bir dizi kuzey savaşının içerisinde bulmuş (Livonya Savaşı, Büyük Kuzey Savaşı, Kırım Savaşı vb). 1795 yılında Rus İmparatorluğu’nun bir parçası haline gelerek, ekonomik olarak oldukça gelişmiş ve büyümüş.

1. Dünya Savaşı sırasında, kısa süreliğine Letonya’nın başkenti haline gelmiş. Ancak hemen ardından yaşanan 2. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından ağır bombardımana maruz kalmış. İki büyük savaşın ardından, önce Sovyetler Birliği’nin, daha sonra Letonya’nın bir şehri haline gelmiş.

Gezilecek Yerler

Notaları takip et!

Liepaja’yı gezmek için 2 gün oldukça ideal bir süre bence. 1 gün şehir merkezinde, diğer gün ise Karosta bölgesinde geçirilebilir (belki yarım gün). Gezmesi oldukça kolay ve keyifli. Pek çok Letonyalı müzisyenin Liepaja doğumlu olduğu için notaları takip ederek yönünüzü kolayca bulabiliyorsunuz (detayları yazının devamında bulabilirsiniz).

Karosta

Liepaja’ya gelir gelmez dolmuşa atlayıp doğruca Karosta bölgesinde gittim. Karosta, kelime anlamı olarak Savaş Limanı demek. 1890 – 1906 yıllarında Rus Çarı III. Alexander, Baltık Denizi’ndeki hakimiyetini artırmak için bu bölgeyi askeri üsse çevirtmiş. Çünkü burası hem konum olarak stratejik öneme sahipmiş, hem de kışın denizin donmaması sebebiyle oldukça önemliymiş. Kısa sürede hem deniz tarafına, hem de daha iç bölgelere askeri üsler kurulmuş.

Karosta Prison

Karosta Prison

Bölgede gezilecek en önemli yer bir askeri hapisane… Burası, 19. yüzyıl sonlarında askeri hastane olarak düşünülmüş, ancak hiçbir zaman bu plana uyulmayarak 1997 yılına kadar hapisane olarak kullanılmış.

Hapisane Koridoru ve Hücreler

Yapıldığı dönemlerde donanma denizcileri ve astsubaylar için kısa vadeli bir cezaeviymiş. Özellikle 1905 yılında yaşanan Rus Ayaklanması’na katılan denizciler cezalarını burada çekmişler.

Hücre
Tuvalet

Hapisanenin imkanları elbette günümüz şartlarından çok daha zormuş. Penceresi olmayan hücreler, günlerce aç bırakılan askerler, sadece 1 dakikalık ihtiyaç molaları gibi oldukça katı kuralları varmış.

Feldgendarmerie (Jandarma)

2. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası bu bölgeyi ele geçirerek, tahmin edebileceğiniz gibi ölüm kampına çevirmiş. Çok sayıda savaş tutuklusu burada kurşuna dizilmiş.

KGB karargahı ve ben

Nazilerin ardından, Soğuk Savaş yıllarında tekrar hapisaneye çevrilerek, KGB tarafından yönetim binası olarak kullanılmış. Letonya’nın bağımsızlığından sonra çok kısa bir süre daha hapisane olarak kullanılmış, ardından restore edilerek müzeye dönüştürülmüş.

Burayı ziyaret etmek için her saat başı turlar düzenleniyor. İngilizce veya Litvanca konuşan rehber eşliğinde geziyorsunuz (bireysel gezilmiyor). Rehber binanın hikayesini ve hücrelerin ne amaçlı kullanıldığını anlatıyor. Giriş fiyatı 5 euro ve 1 saat sürüyor. Hapisane ayrıca otel olarak hizmet veriyor. Tıpkı bir mahkum gibi hücrede, o dönemin şartlarında konaklıyorsunuz. Alternatif turizmi sevenler için ideal 🙂

St.Nicholas Cathedral

St Nicholas Cathedral

Karosta’da gezilebilecek bir diğer yer, bölgenin en önemli dini yapısı olan Aziz Nikolas Katedrali. 1901 yılında, askerlerin ibadet edebilmesi için yapılan ve Çar II. Nikolay’ın da katılımıyla hizmete açılan katedral, kısa bir süre kullanılarak Birinci Dünya Savaşı nedeniyle boşaltılmış ve geride bırakılan değerli şeyler Almanlar tarafından yağmalanmış. Savaşın ardından buraya ait olan eşyalar Rusya’dan getirilerek yeniden açılmış, ancak yine kısa bir süre sonra İkinci Dünya Savaşı sebebiyle tekrar kapatılmış.

St Nicholas Cathedral

Savaşın ardından denizciler için spor salonu, sinema ve genel ev gibi amaçlarla kullanılmış. 1991 tarihinde ise tekrar kiliseye çevrilmiş.

İçeriye giriş ücretsiz, ancak fotoğraf çekmek yasak. Yüksekliği ve altın rengi sebebiyle her yerden rahatça görünüyor. Uzaktan görünce insan ister istemez daha yakınına gitmek istiyor 🙂

Karosta Coast

Karosta Coast

Eğer zamanınız olursa kısa bir yürüyüşle Karosta sahiline gelebilirsiniz. Yaz aylarında pek çok insan denize girmek için buraya geliyor. Ayrıca sahil boyunca askeri üs binalarının bazı kalıntıları bulunuyor. Denize batmış veya kaya gibi gözüken şeyleri sahil boyunca görebilirsiniz. İşte onlar bir zamanlar askeri binalarmış.

Eğer denize girmek isterseniz, burası yerine şehir merkezindeki plajı öneririm. Daha doğrusu genel olarak kuzey ülkelerinde denize girmenizi önermem 🙂 Dalgalı, soğuk ve pis. İnsanlar başka alternatifleri olmadığı için buraya mecburlar.

Rose Square

Rose Square

Karosta bölgesinden şehir merkezine dönüyoruz. Burada gezilecek ilk yerimiz, şehir haritasında birinci sırada yer alan gül meydanı. Adından da anlaşılacağı gibi etrafı güllerle çevrili olan meydan, Avrupa’nın diğer şehirlerinde yer alan benzer meydanlarla kıyaslandığında oldukça zayıf kalmış. Benim beklentim daha fazlaydı açıkçası.

Walk of Fame (do)

Walk of Fame

Müzik rotasındaki yolculuğumuz, Letonya’nın en ünlü müzisyenlerinin el izlerinin bulunduğu plakalarla başlıyor. Burada, günümüz ve geçmişte Letonya’nın en popüler müzisyenlerinden olan 40 kişinin el izlerinin bulunduğu plakalar yer alıyor. Belki aralarında tanıdıklarınız olabilir 🙂

Kungu Street (re)

Kungu Street

Plakaların olduğu sokaktan ilerleyince, Liepaja’nın en eski evlerinin olduğu sokağa ulaşıyoruz. Kungu Sokak üzerinde bulunan evlerin çoğu 17. yüzyıl sonlarında yapılarak günümüze kadar ulaşmışlar. Geçmişte bu evlerin bazıları otel, bazılarıysa sanatkarların atölyeleriymiş. Günümüzde de tıpkı geçmişte olduğu gibi bazı evler sanat atölyesi olarak kullanılıyor.

Kuršu Square (mi)

Peter's Market

Sırada, Liepaja’nın en eski meydanı var. Adını eski çağlarda yaşayan Kurlandiyalılar‘dan alan meydan (Kuršu = Kurlandiyalı), 16. yüzyıldan günümüze kadar pazar yeri olarak kullanılıyor. Fotoğrafta gördüğünüz gibi şehir sakinlerinin çoğu alışveriş ihtiyaçlarını pazardan karşılıyorlar.

St. Anne's Church

Meydanda sadece pazar bulunmuyor. Bunun dışında tek katlı hanlar ve şehrin en eski kilisesi olan St. Anne’s Church de bu meydan üzerinde bulunuyor. 1508 yılında yapılan kilisenin sahip olduğu org, Letonya’nın en büyük 3. orguymuş. 2.’si en sonda bahsedeceğim Holy Trinity’de, 1.si ise başkent Riga’da yer alan Dom’da bulunuyor.

St. Joseph’s Catholic Cathedral (fa)

St. Joseph's Catholic Cathedral

Meydanın ilerisinde, uzaktan bakıldığında tıpkı bir gemiyi andıran St. Joseph (Yusuf) Kilisesi bulunuyor. 18. yüzyılda inşa edilen kilise, denizcilerin sefere çıkmadan önce veya seferden döndüklerinde dua ettikleri bir yermiş. Yapıldığı günden bu yana her zaman kilise olarak kullanıldığı için, şehrin en önemli dini yapılarından birisi durumunda. Yani diğer kiliseler gibi savaş dönemlerinde spor salonu veya depo olarak kullanılmamış. Her zaman kiliseymiş.

Seaside Park

Seaside Park

Müzik yolculuğuna ara verip kendimizi sahil parkına atıyoruz. Burası, Letonya’nın en büyük insan yapımı parkı. Yaklaşık 70 hektarlık bir alana yayılmış olan park, 1870’lerde yapılmaya başlanmış ve günümüze kadar genişletilerek, dönemin ihtiyaçlarına yönelik pek çok şey eklenmiş. Cafe, tenis kortu, minyatür golf sahası, bovling, çocuklar için büyük bir oyun alanı, kaykay parkı, stadyum ve daha niceleri… Aynı zamanda geçtiğimiz 100 yıl içerisinde şehrin zengin insanları parkın belirli bölgelerine kendileri için ahşap evler inşa ettirmişler. Bence çoğu görülmeye değer.

Ghost Tree

Ghost Tree

Parkın içerisinde Ghost Tree (Hayalet Ağaç) adında bir anıt yer alıyor. 4000 çelik çubuktan yapılan ağaç, Letonya’nın en popüler rock gruplarından biri olan Livi‘ye adanmış. Özel ışıklandırmaların kullanıldığı ağacın altında, 1976 yılında kurulan grubun en popüler müziğinin adı bulunuyor: Dzimta Valoda (1885). Anlamı “ana dil” olan şarkı, Letonya’da Sovyetlerin komünist rejimini protesto amacıyla yapılmış. Dinlemek isteyenler için: @Youtube – @Spotify veya ziyaret ettiğinizde ağacın yanında çalıyor 🙂

Beach

Liepaja Plajı
İş makinesi izleme olayı buralarda oldukça popüler 😀

Parkın ilerisinde şehir plajı var. Buraya kadar gelmişken oraya da şöyle bir göz atmamak elbette olmaz. İnce beyaz kumla kaplı plaj, Letonya’nın en popüler plajlarından birisi. Her daim kalabalık diyemeyeceğim, çünkü kuzeyde olduğumuz için deniz dalgalı ve oldukça rüzgarlı olabiliyor. Eğer şehirde denize girmek isterseniz, bu plajı tercih edebilirsiniz.

Monument to Mariners Lost at Sea

Monument to Mariners Lost at Sea

Plajdan tekrar parka dönüyoruz ve biraz ilerledikten sonra Sovyet yapımı bir heykel bizi karşılıyor. 1977 yılında, Baltık Denizi’nde hayatını kaybeden yerel denizci ve balıkçıları onurlandırmak için yapılan bu heykel; ufka bakarak denizden geri dönmesini umduğu kocasını/çocuğunu bekleyen bir kadını anlatıyor. Ayrıca, 1950 yılında Sovyetler tarafından düşürülen Amerikan uçağının mürettebatı onuruna alt tarafına bir plaka eklenmiş.

Liepaja Museum

Liepaja Museum

Parktan ayrılarak Liepaja şehir müzesine geliyoruz. 1900 yılından kalma muhteşem ötesi bir binada hizmet veren müzede, Liepaja ve Güney Kurlandiya’ya ait 120 binden fazla obje sergileniyor.

Liepaja Museum

Sergilenen eserler Taş Çağı’ndan başlayarak 19. yüzyıla kadar olan süreci anlatıyor. Arkeoloji, etnografya ve Sovyetler dönemine ait obje ve resimler sergileniyor. Ayrıca bir bölümünde eserleriyle birlikte ağaç oyma ustası Mikelis Pankoks’un hayatı anlatılıyor. Ben sunumu gerçekten çok sevdim, mutlaka ziyaret edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Graudu Street (sol)

Graudu Street

Şimdi müzik yolculuğuna kaldığımız yerden devam ediyoruz. Aslında yukarıda yazdığım St. Joseph’s Catholic Cathedral’in (fa) oradan sağa dönünce bu sokağa ulaşılıyor (tahıl sokak). Ancak biz düz devam edip parkı ve sahili gezerek tekrar bu noktaya ulaştık. Sokak üzerinde 20. yüzyılda yapılmış pek çok geleneksel ev bulunuyor. Bunlara biraz göz atıp, tekrar sokağın başına geri dönüyoruz.

Amber Clock (la)

Amber Clock

Sıradaki durağımız şehrin en turistik şeylerinden biri olan kum saati. Liepaja’da, “kehribarınızı buraya getirip bırakın” adında bir kampanya başlatılmış ve onlarca insan sahilde buldukları kehribar parçalarını fotoğrafta gördüğünüz camekanın içerisine atmışlar. Toplanan on binlerce kehribardan bir kum saati yapılarak, zamanın önemini vurgulayan böyle ilginç bir anıt ortaya çıkmış.

Trade Canal (si)

Trade Canal

Saatin olduğu yerin arkasında, ticari gemilerin geçişini kolaylaştırmak için insan yapımı bir kanal bulunuyor. Geçmişte Baltık Denizi ile Liepaja Gölü arasındaki nehrin kuruması sonucunda kazılan kanal, 3 kilometre uzunluğunda olup, şehrin iki tarihi bölgesini (Jaunliepāja ve Vecliepāja) birbirinden ayırıyor. Eğer şehri yaz aylarında ziyaret ederseniz, kanal üzerinde düzenlenen tekne yarışlarına denk gelebilirsiniz.

Great Amber

Great Amber

Kanal civarında görülecek çeşitli heykel, anıt, çeşme gibi şeylerin yanı sıra; dış mimarisiyle oldukça dikkat çekici bir konser salonu yer alıyor: Büyük Kehribar. 2015 yılında açılan salon, Liepaja Senfoni Orkestrası tarafından kullanılıyor. Eğer konsere gitmek isterseniz, etkinlik takvimine websitesinden ulaşabilirsiniz: http://lielaisdzintars.lv/

Holy Trinity Cathedral (do)

Holy Trinity Cathedral

Kanaldan ayrılarak tekrar başladığımız noktaya doğru geliyoruz. Gezilecek son yerimiz şehrin en popüler dini yapılarından biri olan Holy Trinity Cathedral. 1758 yılında, gotik mimaride yapılan katedralin iç mimarisi rokoko tarzında, ahşap ve altın eşyalarla karakterize edilmiş. Sahip olduğu org 7000 boruya sahipmiş ve bu, bir dönem dünyanın kendi alanında en büyüğüymüş (1968’e kadar). İçeriye giriş ücretsiz ve fotoğraf çekmek serbest.


Özet

Liepaja’da gezdiğim yerler bu kadardı. Anlattığım her şey küçük bir alanda kalıyor ve 2 tam gün şehri gezmek için bence gayet yeterli bir süre. Ben oldukça beğendim ve tavsiye ederim. Şimdiden herkese iyi seyahatler!

Kaynaklar:

Yorum Yaz

Yorumlar

Bu yazıya henüz yorum yazılmamış. İlk yorumu yazarak katkıda bulunabilirsin.