Şu yazıyı okuyorsun: Bakü Gezilecek Yerler
Azerbaycan 28 Kasım 2019

Bakü Gezilecek Yerler

Son yıllarda uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapması nedeniyle Bakü’nün ismini çok fazla duymaya başladık. 2012 yılında Eurovision şarkı yarışmasıyla başlayan bu süreç; 2015 Avrupa Oyunları, 2016 Grand Prix, 2019 Uefa Avrupa Ligi Finali ve Euro 2020’de ev sahibi olmasıyla devam ediyor. Gelişmiş endüstrisinin yanına turizmi de eklemeye kararlı olan Bakü, her geçen yıl dünyada daha fazla bilinen bir şehir olma yolunda hızla ilerliyor. Bu yazımda Bakü ve çevresinde gezilecek yerleri bulabilirsiniz.

Giriş

Bakü, Azerbaycan’ın başkenti ve en büyük şehridir. Hazar Denizi’ne kıyısının bulunması, onun tarih boyunca önemli ticaret merkezlerinden biri olmasını sağlamış. Ancak bu stratejik konum nedeniyle de geçmişte pek çok savaşa taraf olmuş. Özellikle 1900’lü yıllarda petrol denilince dünyada akla gelen ilk şehir olması, çok sayıda siyasi sorunla baş etmesini gerektirmiş. Ülkede çıkan karışıklıklar neticesinde tarihi yapılarının çoğunu kaybetmiş. Üstelik bu yapılar yakın bir tarihe kadar unutulup gitmiş. Her ne kadar son zamanlarda bu konuda önemli ilerlemeler kaydedilmiş olsa da, hala daha çok fazla eksiğin olduğu kabul edilir bir gerçek. Yazının devamında gezilecek yerlerden bahsederken sürekli bu yapıların geçmişlerinin belirsiz olduğunu okuyacaksınız.

Sanırım Bakü’yle ilgili bilinmesi gereken en önemli konu sıcak hava ve rüzgar. Zaten şehrin lakabı “Rüzgarlar Şehri“. Tanıştığım birisi bana “eğer rüzgar esmese biz burada nefes alamayız” demişti. Gerçekten yüksek nem yaz aylarında burada hayatı olumsuz etkiliyor. Rüzgar ise bu iklim koşuluna alışkın olmayan turistlere zaman zaman zorluk çıkarıyor (ben sıcak ve rüzgarlı havayı hiç sevmem de :)).

Old Town
Old Town

Bu yazımın konusu değil ancak Azerbaycan’la ilgili diğer yazılarımda bahsetmediğim birkaç konuya burada değinmek istiyorum. Öncelikle ülkenin gelir seviyesi oldukça düşük. Asgari ücret 402 Manat (ortalama 230 Dolar / 1300 TL). Ancak çoğu kişi asgari ücretin altında çalışıyor. Bu durum ise -haliyle- yolsuzluğa sebep oluyor. Azerbaycan’da gerçekten yolsuzluk en önemli sorun. Üstelik bu ülkenin petrol ve doğalgazı var! Elbette herkes bu durumun farkında ancak kimse sesini çıkaramıyor. Çünkü ülkedeki kolluk kuvveti sayısı oldukça fazla. Sesini çıkaranların derhal sesi kesilebiliyor. Zaten Azeri vatandaşların da günlük yaşamındaki bir numaralı sorunu bu değil. Tahmin edebileceğiniz gibi Ermeniler.

Azerbaycanla ilgili bahsetmek istediğim diğer konu ise bordo pasaporta sahip Türk vatandaşlarının vizeye tabii olması. Açıkçası bunun sebebini bilmiyorum. Ancak bu konuda endişe etmeye gerek yok çünkü havalimanındaki e-visa makinelerinden vize alınabiliyor. Makineye pasaportunuzu okutuyorsunuz, ardından ad-soyad, Bakü’de kalınacak olan otelin adresi vb. gibi bilgileri girdikten sonra kredi kartıyla ödeme yapıp vizeyi alabiliyorsunuz (2019 için 11 Euro). Burda önemli olan tek konu makinenin verdiği üzerinde vize bilgilerinin yer aldığı kağıdı kaybetmemek. Bazı oteller o belgeyi görmek isteyebiliyorlar ve ülkeden ayrılırken de geri isteyebiliyorlar.

Gezilecek Yerler

Bakü Şehir Merkezi
Bakü Şehir Merkezi

Ve artık gelelim Bakü’de gezilecek yerlere… Ben şehri anlatırken önce merkezi yerlerden bahsettim, ardından şehir yakınlarında bulunan Yanardağ ve Ateşgah’ı anlattım. Keyifli okumalar 🙂

Old Town

Bakü Old Town (İçeri Şehir)
Bakü Old Town (İçeri Şehir)

Bakü’yü gezmeye her turist gibi ben de old town bölgesinden, yani yerel dilde İçeri Şehir (İçeri şeher) olarak adlandırılan yerden başladım. Geçmişte şehir bu bölgede kurulmuş. Tarih boyunca çok sayıda savaş ve siyasi olaylara tanıklık etmesine rağmen, bazı tarihi yapılarını günümüze ulaştırmayı başarabilmiş.

Bakü Old Town
Bakü Old Town

Geçmişte bölgenin 3 tarafı surlarla çevriliymiş. Diğer tarafı ise hemen Hazar Denizi‘nin kıyısında bulunurmuş. Zamanla suların çekilmesi ve çeşitli yapılaşmalar nedeniyle deniz ile bu bölge arasındaki mesafe giderek açılmış. Bugün aralarında yaklaşık 200 metre mesafe bulunuyor.

Mancınık
Mancınık

Bu bölgede görülebilecek birkaç adet müze, cami, hamam, saray, sur duvarları, giriş kapıları gibi tarihi öneme sahip yerler bulunuyor. Bunların dışında dar sokakları, bir zamanlar el işi dükkanlarının bulunduğu ve pazarların kurulduğu geniş meydanlar, büyük mülkler ve hatta birazdan değineceğim Kız Kulesi ile birlikte Şirvanşahlar Sarayı, UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan eşsiz yapılardan bazıları.

İçeri Şehir
İçeri Şehir

Ancak ne yazık ki Bakü’nün turistik merkezinde her şey mükemmel değil. Özellikle bazı yapılarda uygulanan restorasyon hataları ve bölgeye otomobil girişinin kontrolsüz olması, turist gözüyle eleştirilecek noktalar arasında yer alıyorlar. Yani sıcak bir havada, dar bir yerde yürürken yanınızdan sürekli araba geçiyor ve mecburen yol vermek zorunda kalıyorsunuz. Normalde bu durumu eleştiren biri değilimdir ancak İçeri Şehir’de bu durum biraz fazla gibi gelmişti bana. Eğer bunları gözardı edebilirseniz, Bakü’nün meşhur İçeri Şehir’ini gezerken keyif alacağınızı düşünüyorum.

Şimdi bölgede gezilecek önemli yerlere geçelim.

Maiden Tower

Kız Kulesi
Kız Kulesi

Old town bölgesinin girişinde bizi karşılayan ilk yapı, şehrin sembolü olan ve Haydar Aliyev Havalimanı’ndan sonra en çok ziyaret edilen Kız Kulesi oluyor. Buranın yapılış amacı tahmin edebileceğiniz gibi savaş zamanlarında şehri savunmak. Dünyanın pek çok şehrinde aynı amaç için yapılmış ve aynı isme sahip çok sayıda kule var. Peki buralara neden Kız Kulesi diyorlar? Aslında cevap basit. Çünkü bu kulelerin diğer adı “Bakire Kulesi“. Yani düşmana karşı bu binaların yenilmezliğini (daha önce yenilmediğini) vurgulamak.

Bakü Kız Kulesi
Bakü Kız Kulesi

Elbette yine her Kız Kulesi’nde olduğu gibi, buradaki kız kulesi de çok sayıda efsaneyi barındırıyor. Bunların arasında bana en ilginç gelen şu oldu: Bir zamanlar Bakü’de yaşayan bir kral kendi kızıyla evlenmek ister. Babasının niyetinden utanç duyan bu kız, ondan bir kule inşaa etmesini ister ve tamamlandığı zaman onunla evleneceğini söyler. Kule hızlıca tamamlanır ve kız, kulenin en tepesine çıkıp atlayarak intihar eder 🙁

Kız Kulesi
Kız Kulesi

Kız Kulesi’nin yapılış zamanıyla ilgili çeşitli tarihler bulunuyor. Bazı kaynaklar yapımında kullanılan taşların farklılıklarından dolayı zamanla genişletildiğini ve ilk olarak 4. yüzyılda yapıldığını söylüyor. Yazılı kaynak olarak ise kulenin girişinde bu yapının 12. yüzyılda, Masud ibn Davud tarafından yapıldığı yazıyor.

30 metre yüksekliğe ve 17 metre yarıçapa sahip kule, geçmişte savunma işlevi dışında; ibadethane -ki bazı kaynaklar buranın Zerdüşt tapınağı olarak inşaa edildiğini yazıyor-, deniz feneri ve zindan gibi amaçlarla kullanılmış. Buranın tarihiyle, yapılış amacıyla, geçmişteki kullanım alanlarıyla ve fonksiyonuyla ilgili o kadar fazla bilgi var ki, detaylıca anlatmak apayrı bir yazının konusu olacaktır.

Kız Kulesi'nden Old Town Manzarası
Kız Kulesi'nden Old Town Manzarası

Kule günümüzde turistik ziyarete açık. İçeriye girdikten sonra 8 kat çıkarak terasına ulaşılıp panoramik olarak şehir görülebiliyor. Katları çıkarken, her katta buranın tarihiyle ilgili ansiklopedik bilgiler bulunuyor. Bunun dışında bir kaç tarihi eşya da sergileniyor.

Tabi şu notu düşmem gerekiyor. Eğer ziyaret etmeyi planlıyorsanız bence fazla beklentiniz olmasın. Çünkü içeride sergilenen pek fazla bir şey yok ve manzarası da aman aman değil. Bakü’yü yüksek bir yerden izlemek için daha iyi ve ücretsiz yerler bulunuyor. Bunları yazının devamında okuyabilirsiniz.

Aziz Bartalmay Kilisesi
Aziz Bartalmay Kilisesi

Kulenin hemen yanında Aziz Bartalmay Kilisesi‘nin kalıntıları bulunuyor. Bakü’ye Hristiyanlık İsa’nın 12 havarisinden biri olan Bartalmay tarafından getirilmiş. Efsaneye göre kendisi burada Zerdüştlere Hristiyanlığı anlatırken idam edilmiş. 1892 yılında ise eski bir tapınak üzerine onun adına bir kilise inşaa edilmiş. Ancak Bakü’deki pek çok şey gibi bu kilise de Sovyet döneminde yıkılmış. Günümüze ise sadece fotoğrafta gördüğünüz şeyler ulaşabilmiş.

Shirvanshahs’ Palace

Sarayın Planı
Sarayın Planı

Bakü’nün turistik olarak en çok ziyaret edilen yerlerinden bir diğeri Şirvanşahlar Sarayı Kompleksi. İçeri Şehir’in en üst tarafında bulunan kompleks içerisinde; şahların yaşadığı binalar, onların mezarları, cami ve hamam bulunuyor. Bunların detayına geçmeden önce Şirvanşahlar’ın kısaca tarihine değineyim.

Şirvanşahlar Devleti
Şirvanşahlar Devleti

Azerbaycan toprakları geçmişte farklı imparatorluklar, devletler ve hanlıkların himayesinde kalmış. Bazıları yüzyıllarca bu topraklarda yaşamışlar, bazılarının ise kaderi çok kısa olmuş. Şirvanşahlar Devleti de bunların arasında uzun yaşayanlardan. Bu devlet 861 yılında, Şirvan topraklarında (Şabrançay ve Gilgilçay Nehirleri arasındaki bir bölgede) kurulmuş. Daha önceden bu bölgeye Sasaniler tarafından vali atanırmış. Sasani Halifesi Mütevekkil’in ölmesinin ardından bölgenin valisi Heysem bin Hâlid, merkezi yönetim ile ilişkileri keserek Şirvanşahlar Devleti’ni kurmuş.

Şirvan bölgesinde kurulan bu yeni devlet, zamanla büyüyerek başkentini Şamahı’ya taşımış. Ancak yaşanan büyük deprem sonucu başkent bu sefer Bakü’ye, yani şu an anlattığım yere taşınmış. 1538 yılına kadar burada varlığını sürdürmüş.

Şirvanşahlar Sarayı
Şirvanşahlar Sarayı

Başkentin buraya taşınmasının altında yatan en büyük sebep elbette Bakü’nün güçlü savunması. Devletin başkenti buraya 12. yüzyılda taşınıyor ve saray kompleksinin inşaasına başlanıyor. 14 ve 15. yüzyıllarda ise genişletiliyor. 1683 yılında, E. Kempfer tarafından saray şu şekilde tanımlanıyor:

Bakü limanının en yüksek tepesinde “Şah Sarayı” diye adlandırılan bir manzûme bulunmaktadır ki, gerçekten de bu saray şahlara yakışır, ihtişamlı ve görkemli olarak, kaya üzerinde yapılmıştır. Tamamı ile parlak kesme taştan, titizlikle yapılmıştır ki, taşlar arasında bağlantılar fark edilmemektedir.

Geçmişte 10 Bin metrekare alanda kurulu olan saraydan günümüzde çok az bir bölümü ulaşabilmiş.

Divanhane (Şah Türbesi)

Saray 3 avludan oluşuyor (merkez bina, türbe ve caminin olduğu alan). Girişin hemen sol tarafında fotoğrafta gördüğünüz Şah Türbesi yer alıyor. Adı her ne kadar türbe olsa da, buranın gerçek yapılış ve kullanım amacı tam olarak belli değil. Kimilerine göre resmi toplantılar için yapılmış bir ek bina, kimilerine göre ise Farrukh Yaşar‘ın sarayı genişletme çalışmaları sırasında kendisi için yaptırdığı bir türbe. Ancak gerçek şu ki, buranın yapılışı sırasında ülkede yaşanan siyasi olay ve savaşlar nedeniyle tamamlanamamış ve yarım kalmış bir yapı.

Taç Odası
Taç Odası

Sırada sarayın ana binası var. Burası geçmişte 52 odası bulunan ve iki kattan oluşan bir binaymış. Birinci katta hizmetçiler, ikinci katta ise kral ve ailesi kalırmış (harem). Fotoğrafta gördüğünüz taç odası ise sarayın en önemli bölümü. Burada geçmişte çok sayıda şah taç giyim töreni gerçekleştirmiş. Ortada bulunan halılar 15-16. yüzyıllarda kalma. Dönemin taht modeli ve satranç tahtası da görülebilir vaziyette.

Kuran (20. yüzyıl), İstanbul
Kuran (20. yüzyıl), İstanbul

18 ve 20. yüzyıllar arasında yaşanan savaşlar neticesinde (özellikle Rus istilaları), sarayın büyük bölümü yıkılmış. 52 odadan yalnızca birkaç tanesi restore edilerek ziyarete açılabilmiş. Bununla beraber istilacılar tarafından tüm devlet ve saray hazinesi de çalınmış. Bu nedenle saray içerisinde görülebilecek çok ama çok az şey bulunuyor. Çoğunlukla saray ve Şirvanşahlar Devleti ile ilgili ansiklopedik bilgiler yer alıyor.

baku-sirvansah-sarayi-7
Yahya-yı Şirvani'nin Türbesi

Sarayın avlusunda yer alan yapılardan birisi de Yahya-yı Şirvani‘nin türbesi. Azerbaycan ve Kafkasların Mevlana’sı lakaplı Şirvani (? – 1466), Halvetiyye tarikatının ikinci önderi olarak bilinir. Bu tarikat genel olarak islamda mezhepler arası kardeşliğin ve hoşgörünün önemini vurgulayarak; Allah dışında herkesten uzaklaşma ve sadece ona yaklaşmak üzere yalnız kalmak amacındadır.

Şirvani, yaşamının büyük bir bölümünü fotoğrafta gördüğünüz Keykubat Mescidi‘nde geçirmiş. Burada dervişler yetiştirerek, tarikatı yaymak için onları Anadolu topraklarına göndermiş. Hatta öyle ki, bir dönem Osmanlı padişahlarının bile dikkatini çekmiş. Geçmişte Şirvanşahlar da bu tarikata büyük saygı göstererek, hemen saraylarının yanındaki medresede dini etkinliklerini yürütmelerine müsade etmişler.

Bu tarikat her ne kadar zamanla alt kollara ayrılmış olsa da, Halvetiyye her zaman “tarikatların anası” olarak anılmış ve günümüzde de anılmaya devam ediyor. Şirvani’nin türbesi ise medresenin hemen alt katında bulunuyor.

Sultan Murad Kapısı
Sultan Murad Kapısı

Sarayın doğu tarafında, yani merkez binanın tam arkasında Murad Kapısı adı verilen bir kapı bulunuyor. 16. yüzyılda Bakü’nün Osmanlı tarafından fethedilmesinin ardından dönemin padişahı Sultan III. Murad adına yaptırılmış. Üzerinde Arapça olarak “Bu asil bina, 994 (1585) yılında en adil ve en büyük sultan Murad yönetiminde yapıldı.” yazmaktadır.

Sarayın diğer giriş kapıları göz önünde bulundurulduğunda bu kapı mimari olarak oldukça farklı durmaktadır. Bunun sebebi bu kapıdan geçince yine sultan için yaptırılmış başka bir binaya girişi sağlaması. Ancak bahsettiğimi bu bina ya günümüze ulaşmamış, ya da hiç inşaa edilmemiş.

Frizler
Frizler

Sarayla ilgili son olarak avluda bulunan korunaklı ve bir o kadar da dikkat çekici frizlerden bahsedeceğim. Bunlar, 1235 yılında inşaa edilen Bayıl Kalesi‘nden getirilmişler. Bu kale, Hazar Denizi’ndeki bir adaya inşaa edilmiş ve bir süre sonra (70 yıl) yaşanan büyük bir deprem sonucu yıkılmış. Ayakta kalan parçaları ise deniz hareketliliğinden dolayı kullanılamaz hale gelmiş. Fotoğraftaki frizler denizden çıkarılarak buraya getirilmişler. Eğer şanslıysanız Kız Kulesi’nin üzerinden bu kalenin kurulduğu yeri ve kalıntılarını görmeniz mümkün.

Double Gates

Çifte Kapı
Çifte Kapı

İçeri Şehir’de yer alan kalıntılardan bir diğeri de Qosha Qala olarak adlandırılan kapılardır. Sur duvarlarıyla birlikte 12. yüzyılda inşaa edilen bu kapılar, bir zamanlar şehre girebilmenin tek yoluymuş. Girişin hemen sağındaki (fotoğrafta sol tarafta) bulunan yerde gümrük memurları yer alırmış. Bugün ise orası turist information olarak kullanılıyor.

Museum of Archaeology and Ethnography

baku-arkeoloji-muzesi
Arkeoloji Müzesi

Qosha Qala kapısından içeriye girdikten sonra dış mimarisiyle dikkat çekici ve ana caddeyi ikiye bölen bir yapı karışımıza çıkıyor. Halk arasında “Zincirli Ev” olarak adlandırılan bu yapı, 1900’lerin başında zengin bir tüccar tarafından yaptırılmış. Uzun süre çeşitli şeylerin üretildiği fabrika olarak kullanıldıktan sonra 1976 yılında müzeye dönüştürülmüş. İçeride 19-20. yüzyıl Bakü’sünün günlük yaşamının anlatıldığı etnografya bölümü ve ilkel toplumlardan başlayarak Orta Çağ’a kadar uzanan süreçte bulunan arkeolojik eserler sergileniyor. Benim ziyaretim sırasında restorasyonda olduğu için ne yazık ki içeriyi ziyaret edemedim.

Museum of Miniature Books

Minyatür Kitap Müzesi
Minyatür Kitap Müzesi

Şehirdeki popüler müzelerden biri de minyatür kitapların sergilendiği Minyatür Kitap Müzesi. 2002 yılında faaliyete başlayan müze, kendi alanında dünyada en büyük koleksiyona sahip ve bu özelliğiyle, Guinness rekorlar kitabına adını yazdırmayı başarmış. Burada 66 ülkeden 5600 kitap sergileniyor. Ben ziyaret etmedim çünkü camekanların arkasında bulunan 2x2cm boyutundaki kitapları görmek pek ilgi çekici gelmedi nedense 🙂

İçeri Şehir’le ilgili anlatacaklarım bu kadardı. Bunların dışında birkaç müze, cami, hamam, kervansaray gibi tarihi öneme sahip; ancak turistik olarak herkese hitap etmeyen yerler bulunuyor. Onları yazma gereği duymadım.

Fountains Square

Çeşmeler Meydanı
Çeşmeler Meydanı

Sırada şehrin en kalabalık yeri olan merkez meydanı var. Çeşmeler (Fevvareler) Meydanı olarak adlandırılan bu meydan, Sovyet döneminde inşaa edilmiş ve adını, burada bulunan çok sayıda çeşmeden almış. Sabah akşam her daim kalabalık olan meydanda çeşme dışında çok sayıda restoran, otel ve alışveriş için mağazalar bulunuyor. Aynı zamanda şehrin önemli caddeleri ile old town bölgesini birbirine bağlıyor.

Nizami Museum

Nizami Müzesi
Nizami Müzesi

Meydanda dış mimarisiyle oldukça ilgi çekici duran ve her turistin durup bir daha baktığı bir bina yer alıyor. 1850’lerde tek katlı bir kervansaray olarak inşaa edilen bu bina, zamanla daha da genişletilerek otel ve hükümet toplantılarının yapıldığı bir yer haline gelmiş. 1939 yılında, 800. doğum yıldönümü münasebetiyle Nizami Gencevi‘yi anlatan müzeye dönüştürülmüş. Gencevi, Divan Edebiyatı’nda hamse türünün kurucusudur. Kendisinin hayatı ve eserleriyle ilgili bilgiyi, doğduğu şehir olan Gence Gezilecek Yerler yazımda okuyabilirsiniz.

Müzenin tam adı Nizami Gencevi Adına Milli Azerbaycan Edebiyatı Müzesi. İçeride 3 binden fazla el yazması kitap, resim, heykel vb. eserler sergileniyor. Dış cephesinde bulunan heykeller sırasıyla soldan sağa şu şekilde: Fuzuli, Molla Penah Vâkıf, Mirza Fetali Ahundov, Khurshidbanu Natavan, Celil Memmedkuluzade ve Cafer Cabbarlı.

The Museum Centre

Müze Merkezi
Müze Merkezi

Sıradaki müze bana göre şehrin en güzel binasında hizmet veren müze merkezi. İsim olarak biraz garip olsa da, 4 müzenin tek çatı altında toplanması olarak tanımlanabilir. Bunlar; müzik, tiyatro, bağımsızlık ve din tarihi müzeleri.

Devlet Müzik Müzesi
Devlet Müzik Müzesi

1967 yılından beri faaliyette olan müzik müzesi, Azerbaycan’ın müzik tarihiyle ilgili malzemelerin toplanması, sergilenmesi, araştırılması ve yaygınlaştırılması amacını taşıyor. Ülkenin en önemli müzisyenleri olan Kara Karayev, Üzeyir Hacıbeyov gibi besteci/müzisyenlerin hayatları anlatılıyor, kişisel eşyaları sergileniyor ve ülkenin geleneksel müzik aletleri sergileniyor. Bu bölümün güzel yanı size ücretsiz bir rehberin eşlik etmesi.

Gence Savaşı - Hacıyev Altay (1931)
Gence Savaşı - Hacıyev Altay (1931)

Müzenin tiyatro bölümünde Azerbaycan’ın 100 yılı aşkın tiyatro kültürü anlatılıyor ve 117 Bin obje sergileniyor. Posterler, el yazmaları, mektuplar, yönetmenlerin açıklamaları, senaryolar, fotoğraflar, kostümler vb. sergilenen eserler arasında.

Bağımsızlık (İstiklal) bölümünde ülkenin yakın geçmişiyle ilgili bağımsızlık mücadelesi anlatılıyor. Stalin’in baskıları sırasında Azerbaycan’ın kahramanlığı, 2. Dünya Savaşı, ulusal lider Aliyev’in yaşamı gibi. Din tarihi bölümünde ise antik çağlardan günümüze Azerbaycan topraklarındaki dinlerle ilgili bilgiler aktarılıyor.

Müzeye girişi sırasında gezmek istediğiniz müzeler için ayrı ayrı ücret ödüyorsunuz. İstemediğinizi gezmiyorsunuz.

National Art Museum

Ulusal Sanat Müzesi
Ulusal Sanat Müzesi

Bahsedeceğim diğer müze 1937 yılından beri faaliyet gösteren sanat müzesi. İçeri Şehir metro durağının hemen yanında bulunan müze, geçmişte şehrin petrol zenginleri tarafından yaptırılan 2 ayrı saray ve bunları birleştiren modern bir yapıda hizmet veriyor.

Müzede 18 Bin’den fazla obje sergileniyor. Bunlar; resim, heykel, porselen-bronz-metal eşyalar, tekstil ürünleri, halı, kıymetli madenler ve oyma sanatıyla yapılmış eşyalar.

Boulevard

Bakü Bulvarı
Bakü Bulvarı

Bakü Bulvarı, Hazar Denizi kıyısına paralel olarak yapılmış 3.75 kilometre uzunluğundaki parktır. 100 yıl önce inşaa edilerek, zamanla genişletilen parkta pek çok önemli yapı bulunmaktadır.

Crystal Hall (solda), Bayrak Meydanı (sağda)
Crystal Hall (solda), Bayrak Meydanı (sağda)

Bu yapıları tek tek detaylıca anlatmak yerine hızlıca bilgi vermek gerekirse:

  • Crystal Hall (Kristal Salon): 2012 yılındaki Eurovision Şarkı yarışması için yapılmış bir kapalı arena.
  • National Flag Square (Ulusal Bayrak Meydanı): Burada 162 metre yükseklikte Azerbaycan bayrağı dalgalanır. Bu özelliğiyle Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş, ancak daha sonra bu rekor Tacikistan’da kırılmış. Ziyaretim sırasında meydanda bayrak yoktu. Çünkü güçlü esen rüzgarlar dalgalanan bayrağı sürekli yırtıyormuş ve her seferinde yerine başka bayrak takılıyormuş. Bakü’lüler bu durumla her seferinde dalga geçiyorlarmış.
  • Park Bulvar: Alışveriş merkezi.
  • Ferris Wheel / Baku Eye (Dönme Dolap): 2015 yılında açılmış 30 kabine sahip bir dönme dolap. Şehrin modern sembollerinden birisi. Tam turunu tamamlaması 30 dakika kadar sürüyor. Akşam saatinde binmenizi tavsiye ederim. Ben sevmiştim.
  • Carpet Museum (Halı Müzesi): Şehrin en turistik müzelerinden birisi. Yukarıdan bakınca halı şeklinde gözüken bir binada bulunuyor. Benim ilgimi çekmediği için ziyaret etmedim.

Bulvar üzerinde bunların dışında cafe, restoran, otel gibi yerler de bulunuyor. Kız Kulesi ile arasında yaklaşık 100 metrelik bir mesafe var.

Martyrs’ Lane

Sırada ülkenin geçmişini unutmaması için yapılmış yer olan Şehitler Hıyabanı var. Hıyaban, kelime anlamı olarak iki tarafı ağaç dikili yol demek. Bakü’de bulunan hıyabanda Bakü Muharebesi ve Kara Ocak olarak adlandırılan katliam sırasında şehit düşen asker ve sivil vatandaşların mezarları bulunuyor.

Türk Şehitliği
Türk Şehitliği
  • Bakü Muharebesi (1918): Bakü Sovyeti ve Ermeni Devrimci Federasyonu tarafından, Bakü’de yaşayan sivil Azeri vatandaşlara yönelik katliamların artması sonucu yaşanan muharebe. Enver Paşa önderliğindeki Kafkas İslam Ordusu‘nun Bakü’ye gelmesiyle savaş kazanılmış. Savaşın bitiminde Enver Paşa şu sözü söylemiş: “Allah’ın yardımı ile Bakü şehri 30 saatlik şiddetli muharebeden sonra, 15 eylül 1334’te(1918) saat 9 sularında zabt edilmiştir“.
  • Kara Ocak (1990): Sovyet Ordusu, Bakü’de Ermeni’lere karşı yapılan katliamı durdurmak için Bakü’ye girmiş ve kanlı bir şekilde bu olayı bastırmış. 1 günde 153 Azeri’yi katletmiş.

Yaşanan Kara Ocak katliamından sonra şehitlik yapılması kararlaştırılmış ve hem bu olayda, hem de Bakü Muharebesi sırasında şehit olanların cenazeleri buraya getirilmiş. Hıyabanda bugün yaklaşık 15 bin mezar bulunuyor. Bunlardan 1130’u Türk, 92’si İngiliz, diğerleri ise Azeri vatandaşlardan oluşuyor.

Şehitler Hıyabanı’na finiküler ile ulaşılabiliyor. Bu bölgede mezarların dışında Sönmeyen Ateş, Şehitler Camii (Türk Camii) ve Alev Kuleleri bulunuyor. Ayrıca harika bir şehir ve deniz manzarasına sahip.

Alev Kuleleri
Alev Kuleleri

Şehrin modern sembollerinden olan ve her yerinden görülebilen Alev Kuleleri, 2013 yılında yapımı tamamlanmış 3 ayrı plazadan oluşuyor. Bu plazalar; ofis, konut, otel ve alışveriş merkezi olarak kullanılıyor. En yüksek kule 182 metre, diğerleri ise 165 ve 161 metre yüksekliğinde. Dış cephesinde bulunan led ışıklar sayesinde akşamları başta Azerbaycan bayrağı olmak üzere çeşitli şekillerde yanıyorlar. Hem kuleler, hem de ışıklandırmalar gerçekten şehre yakışmamış 🙂

Heydar Aliyev Center

Bakü şehir merkezindeki gezilecek yerler bu kadardı. Bundan sonra anlatacaklarım merkezin oldukça dışında kalıyorlar. Anlatacağım yerlerden ilki Haydar Aliyev Kültür Sarayı. 2013 yılında açılarak Azerbaycan’ın üçüncü cumhurbaşkanı Haydar Aliyev‘e adanmış bu komplekste; müze, konferans salonu, kütüphane gibi yerler bulunuyor. 101 bin metrekare gibi oldukça büyük bir alanda inşa edilen yapı, iç ve dış mimarisi sayesinde pek çok ödüle layık görülmüş. Ancak ben sarayın mimari özelliklerinden değil, gezilecek olan müze bölümünden bahsedeceğim.

haydar-aliyev-kultur-merkezi-3
1929 Packard 645 Dual Cowl Phaeton
Ask the man who owns one (Sahip olan birine sor)
Ask the man who owns one (Sahip olan birine sor)
1929 Packard 645 Dual Cowl Phaeton
1929 Packard 645 Dual Cowl Phaeton

Müze bölümü her ne kadar geçici sergilerden oluşsa da; “klasik araba, oyuncak bebek ve minyatür Azerbaycan” bölümleri kalıcı sergilerden. Eğer burayı ziyaret etmek isterseniz açılış saatlerini kontrol etmenizi öneririm. Ben sabahın erken saatinde orada olmama rağmen, saat 11’de açıldığını söylediler ve yaklaşık 2 saat kadar boş boş beklemiştim.

Fire Mountain

Sıradaki durağımız Bakü’ye 25 kilometre mesafedeki Yanar Dağ. “Ateşler Ülkesi” lakaplı Azerbaycan’ın popüler turistik noktalarından biri olan Yanar Dağ, adından da anlayabileceğiniz üzere bir dağın sürekli yanıyor olması -üstelik mevsim koşulları ne olursa olsun-. Ancak adında her ne kadar “dağ” geçse de, aslına bakarsanız yanan bölüm yalnızca 10 metre genişliğinde, 1 metre yüksekliğinde. Kaynağı ise elbette yeraltından çıkan doğal gaz. İnanılışa göre 1950’lerde burada hayvanlarını otlatan bir çoban sigara izmaritini buraya atmış ve dağ yanmaya başlamış. Bu olaydan sonra hiç sönmemiş.

Yanardağ
Yanardağ

Yanar Dağ, 2007 yılında koruma altına alınarak turizme kazandırılmış. Azerbaycan’da bulunan diğer yanar dağların ise neredeyse tamamı sönmüş. Eğer burayı ziyaret etmeyi planlıyorsanız, göreceğiniz şeyin yalnızca 1 metre yüksekliğinde olduğunu unutmayın. Aksi halde bu şey sizi hayal kırıklığına uğratabilir.

Alternatif olarak buraya kadar gelmişken bölgenin yakınlarında bulunan çamur volkanlarını da ziyaret edebilirsiniz.

Ateshgah

Ateşgah planı
Ateşgah planı

Bakü ve yakın çevresinde bahsedeceğim son gezilecek yer, dünyaca meşhur Ateşgah Tapınağı. Bakü şehir merkezine 30 kilometre mesafede bulunan bu yer, 17-18. yüzyıllarda inşaa edilmiş bir Zerdüştlük tapınağıdır. Burayı anlatmadan önce sanırım Zerdüşt ve Zerdüştlük ile ilgili bilgi vermem daha doğru olacaktır.

Ateşgah
Ateşgah

Zerdüştlük dininin ilk olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmemektedir. Genel inanılışa göre MÖ 6. yüzyılda, günümüz İran topraklarında (o dönem Antik Pers) ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu özelliğiye dünya tarihindeki en eski dinlerden biridir. Peygamberi Zerdüşt, tanrısı Ahura Mazda, kutsal kitabı ise Avesta‘dır. Temelinde iyilik ve kötülüğün savaşı olan bu din, dünyada iyi olan her şey Ahura Mazda’dan, kötü olan her şeyin ise Ahirman‘dan (şeytandan) geldiğini söylemektedir. Hesap günü geldiğinde Ahura Mazda ve Ahirman arasında çıkacak olan savaşın galibinin Ahura Mazda olacağına inanılır.

Ateşgah
Ateşgah

İnancın baş değerlerinden birisi kadın-erkek eşitliğidir. Geçmişte bu inancın yaygın olduğu bölgelerde tek eşliliğin arttığı bilinmektedir. İnsanları iyilik etrafında toplamayı amaçlayıp; yoksullara cömert olma, tembel olmayıp bir işte çalışma, misafirperver olma gibi değerler esas alınır. Aynı zamanda kedi-köpek gibi temiz hayvanlara zarar vermek günahtır. Şarkı ve şiirin de önemli bir yeri vardır.

Ateşgah
Ateşgah

Zerdüştlük’te günde 5 vakit ibadet vardır. Güneşe tapıldığı için sabahları en önemli ibadet vakti olarak görülür. Horozlar ise sabahları öttükleri için kutsal kabul edilirler. Buna ek olarak doğal elementler de kutsal kabul edilir (ateş, su, toprak, hava). Akşam vakitlerinde ateşe yönelinir. Çünkü ateş, iyi ve kötüyü birbirinden ayıran Tanrısal bir güce sahiptir.

Ateşgah'ın merkezinde bulunan sunak
Ateşgah'ın merkezinde bulunan sunak

Zertüştlük hakkında kısa bir özetten sonra tekrar dönelim Ateşgah’a. Buranın adı Farsça’dan gelmekte. “Ateş” kelimesi bildiğimiz ateş (Türkçe’ye de aynı şekilde geçmiş), “Gah” ise yatak anlamına gelir. Yani ateş yatağı anlamındadır. Bölgede ibadetin Pers İmparatorluğu döneminde, yani Milattan Önce başladığı düşünülmekte. Yüzyıllar sonra bölgede İslam’ın yaygınlaşmasıyla birlikte buradaki tapınağa zarar verilmiş, Zerdüştler ise Hindistan’a göç etmişler.

18. yüzyılda Sihler, Zerdüştler ve Hindu tüccarlar bu bölgeye tekrar gelerek, bugünkü tapınağı inşaa etmişler. Tapınağın merkezinde bir adet sunak, çevresinde ise 5 adet şapel ve kervansaray bulunur. Merkezde bulunan sunakta sonsuz ateş yanmaktadır. Kaynağı tıpkı Yanardağ’daki gibi yerin altından çıkan doğal gazdır. 1969 yılına kadar sunaktaki ateş yanıyormuş. Bu bölgeye petrol rafinerilerinin kurulması sunaktaki ateşin sönmesine sebep olmuş. Buradaki hacılar ise bunu tanrının bir cezası olarak yorumlayıp bölgeyi tamamen terketmişler.

Ateşgah, turizme kazandırılmak amacıyla 18. yüzyıldaki görünümüne tekrar döndürülmüş. Sunaktaki ateş ise Bakü’den buraya döşenen borularla yeniden eski halini almış. Şapeller içerisinde arkeolojik buluntular sergileniyor ve Zerdüştlük ile ilgili bilgiler veriliyor.


Özet

Bakü ile ilgili anlatacağım şeyler bu kadar. Genel olarak yazıda bahsettiğim yerleri gezmek için 3 gün yeterli olacaktır. Şimdiden herkese iyi seyahatler! 🙂

Bonus: Bakü Book Center’da küçük bir konser videosu:

Benzer Yazılar

Yorum Yaz

2 Yorum

  • Cevap Yaz Ecem 29 Aralık 2019 at 21:05

    Şahin bey merhaba.
    Benim size interrail ile ilgili sormak istediğim bazı şeyler var.Üniversite 3.sınıf öğrencisiyim 23 yalındayım.interrail yapmak istiyorum daha önce hiç yurt dışına gitmedim fakat geçtiğimiz yıl Amerika turist vizesine başvurdum ve red aldım.1 haftalık bir Avrupa turu yapmayı çok istiyorum.Ama daha önceki reddim beni tedirgin ediyor.Ayrıca size sponsor konusunda da sormak istediklerim var benim ailemde üzerinde ev tabu yok.asgeri ücretli çalışıyorlar.ben yaklaşık 3 senedir de full time olarak çalışıyorum.sürekli yatan bir maaşım var hala da devam ediyor.şuanki iş yerime de 3 ay önce başladım.Yani sorum şu ben kendime sponsor olabilir miyim evet öğrenciyim ama çalışıyorum da.Bu durum da vize reddi almama sebep olur mu? Direkt çalışan olarak başvursam daha mı mantıklı olur? Bu konuda hiç bir vize danışmalık firmaların tam bir şey bilmiyor.Bana bu konuda bilgi verebilir misiniz? Bir haftalık interrail karşılayacak kadar birikimim var

  • Cevap Yaz Tourwix 04 Nisan 2021 at 22:18

    Güzel memleketim , ellerinize saglık çok güzel anlatdınız ….Tourwix olarak size içden işlerinizde başarılar diliyorum .